“CHP genel başkanlık koltuğunun bu şekilde istismar edilmesi de hem CHP tarihinde bir ilktir hem Türk siyasi tarihinde bir ilktir"
Genel Başkan Yardımcımız ve Parti Sözcümüz Ömer Çelik, Genel Merkez'de, Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
İstanbul Şişli'deki cinayete ilişkin Çelik, "Bu maalesef içimizde bir yara, sürekli kanayan bir yara. Kadın cinayetleri konusu bir türlü gündemden düşmüyor, bir türlü bu canilikleri cinayetleri hayatımızdan uzaklaştıramıyoruz. Beril Varol hunharca katledildi, Allah'tan rahmet diliyoruz." ifadelerini kullandı.
Çelik, kadın cinayetleri konusunda yasalar çerçevesinde yapılacak mücadele ve siyasetin üzerine düşen konulara ilişkin, "Şimdiye kadar bu konuda çalışanların önerileri doğrultusunda üzerimize düşeni yaptık, bundan sonra yapmaya hazırız ama esas olan kullandığımız dilden, gündelik hayat alışkanlıklarımıza, kültürel şiddetten dilin şiddetinden cinsiyetçi birtakım yaklaşımlara kadar bir sürü alanda mücadele etmektir. Bu bir kültürel seferberlik, bir farkındalık seferberliğidir. Bunun için hep beraber, her alanda çalışmaya devam etmemiz gerekiyor." diye konuştu.
Dağa kaçırılan çocukları için HDP İl Başkanlığı binası önündeki evlat nöbetini sürdüren Diyarbakır annelerinin oturma eyleminin 1000'inci gününe girdiğini anımsatan Çelik, "Bu eylem dünyanın en büyük vicdan nöbetine, vicdan eylemine dönüştü. Annelerin çocuklarını terör örgütünden kurtarmak için bu verdiği mücadele son derece önemli bir vicdan nöbeti olarak 1000'nci günü geçmiş durumda. İnşallah buraya katılan bütün annelerin evlatlarına tek tek kavuşmalarına şahit olmayı diliyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Çelik, terörle mücadeleye ilişkin, "Bu Türkiye için öncelikli bir meseledir, sınırımızın hemen yanı başında kurulmak istenen bu terör devletçiklerine karşı açık ve net bir tavır defalarca Cumhurbaşkanımız tarafından söylenmiştir. Arkasından da hem yurt içinde hem de yurt dışında yapılan operasyonlarla bunun arkasındaki fiili karanlık da gösterilmiştir. Bundan sonrasında da Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi bu harekatlar gerçekleştirilecektir. Bu hem bizim Türkiye olarak milli güvenliğimizin sağlanması açısından elzemdir hem de bu terör örgütlerini kendi topraklarından uzaklaştıramayan komşu ve kardeş devletlerin ve halkların bu terör örgütlerinden korunması için yapacağımız bir katkının neticesi olacaktır." şeklinde konuştu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesiyle ilgili açıklamalarına ilişkin Çelik, şöyle konuştu:
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun Sayın Cumhurbaşkanımızın 'ülkeden kaçacağını' söylemesi çok büyük bir sorumsuzluk olmuştur. Yani Türkiye'de muhalefetin çok sertleştiği, muhalefet iktidar ilişkilerinin çok sertleştiği zamanlar görülmüştür, son derece yakıcı tartışmaların yapıldığı zamanlar görülmüştür ama hiçbir zaman bir muhalefet genel başkanının böyle kritik bir dönemde çıkıp da Türkiye'nin devlet başkanını bir şekilde yabancıların diliyle etiketlemesi, yabancıların diliyle onun hakkında konuşması gibisinden bir tablo ortaya çıkmamıştır. Bu yabancılardan kastım da şudur birtakım kara propaganda merkezleri sürekli olarak belli zaman dilimleri içerisinde 'Cumhurbaşkanımızın kaçacağını' ya da işte başına başka türlü işler geleceğini sık sık ifade ediyorlar. Bunların zamanlamasına baktığımızda da Türkiye bir dış politika açılımı gerçekleştirdiği zaman, önemli bir terörle mücadele sayfası açtığı zaman ya da iç ve dış siyasette yeni bir reform ortaya çıktığı zaman biz bunların zaten bu çalışmalarına bu kara propaganda merkezlerinin faaliyetlerine karşı hazırlıklarımız olduğu için bunları bu şekilde takip ediyoruz.
Ama şimdiye kadar hiçbir şekilde Türkiye'nin içerisinde bir muhalefet Genel Başkanı bu şekildeki bir kara propaganda merkezlerinin ortaya koyduğu tavrı bir siyasi argümanmış gibisinden ortaya koymamıştır. Maalesef bu ilk defa Sayın Kılıçdaroğlu tarafından yapılmıştır ve yakışmamıştır. Bakın CHP çok temel siyasi konularda çok temel farklılıklarımız ve ayrışmalarımız olabilir fakat Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanlık koltuğunda geçmişte oturan bizim kendi siyasi dönemimiz içerisinde de gördüğümüz, ondan önceki dönemlerde de gördüğümüz, katılmadığımız konular olmasına rağmen, Türkiye'nin milli güvenliği konusunda CHP'nin genel başkanlığı koltuğuna oturanlar her zaman hassas olmuşlardır."
"Türk siyasi tarihinde bir ilktir"
Çelik, "İlk defa şimdi CHP genel başkanlık koltuğunun bu şekilde istismar edilmesi de hem CHP tarihinde bir ilktir hem Türk siyasi tarihinde bir ilktir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu benim mutfakta biri var dediğim çerçevede, yani bir şekilde bir belge, bilgi diye bir şey getirildiği zaman hakikaten bunun arkasını önünü iyi sorgulanmasını sağlaması lazım. Birçok yere gidiyor duvara çarpıyor, biz bunu sadece bir siyaset meselesi sadece partiler arası bir rekabet meselesi olarak görsek bundan memnuniyet duyarız. 'Ne olacak işte rakibimiz olan bir parti ikide bir onun genel başkanı altı boş şeyler söylüyor ve her seferinde de gidiyor duvara çarpıyor' diyoruz. Ama bunun Türk siyasetini zehirleyen Türk demokrasisini zehirleyen Türkiye'nin kritik dönemlerinde kara propaganda merkezlerinin tercümanı durumuna köklü bir partiyi düşüren son derece sıkıntılı sonuçları oluyor." diye konuştu.
"Kendisi bile inanmıyordu"
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TÜRGEV ve Ensar Vakfı iddialarına ilişkin, şunları kaydetti:
"Bundan rahatsız olan çevre sürekli olarak bu FETÖ çevresidir. Yurt dışında bütün faaliyetleri bunun üzerine kuruludur, bu yapılara çamur atmak bu yapıları kirletmek üzerine kuruludur. Ama buradaki mesele bunların bizim vatandaşlarımıza dönük olarak ülkemize dönük olarak bu zeminleri kullanmasını engellemektir. Bu faaliyetler yürütülürken çok hassas olmak lazım daha o zaman Sayın Kılıçdaroğlu açıklamayı yapar yapmaz dedim ki 'Bakın göreceksiniz gizli belge falan dediği şeyler muhakkak surette açık kaynaklarda vardır, hatta bazı kurumların internet sitesinde vardır dedim' nitekim dediğim gibi çıktı. Amerikan Adalet Bakanlığının internet sitesinde var olduğu ortaya çıktı bütün o gizli belge diye, gizli ilişki diye sunduklarının. Arkasından bilinen bir FETÖ'cü çıktı, Sayın Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri ile ilgili olarak 'Ben bunları zaten 3-4 yıl önce söyledim' dedi. Köklü bir partinin genel başkanlık koltuğunun bu duruma düşmemesi gerekir ki Sayın Kılıçdaroğlu eminim ki Sayın Cumhurbaşkanımızın kaçacağına dair bu ifadeyi kullandığında kendisi bile inanmıyordu. Böyle bir şeyin olmayacağını kendisi bile biliyor."
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ın, "Cumhurbaşkanı ve AK Parti seçimi kaybetse bile sonuçlarına razı olmayacak. İktidar olmak için çabalamaya devam edecekler." dediğini dile getiren Çelik, "Burada çabalamaya mı devam edecekler, sizin söylediğiniz yalan bile olsa, yoksa kaçacaklar mı? Söylediğiniz şey iki gün üst üste bile birbiriyle çelişen bir sonuç doğuruyor." ifadesini kullandı.
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından sonra kamuoyuna dönük olarak CHP içerisindeki mantıklı, tutarlı konuşanlardan birisinin çıkıp da bu açıklamaları savunmadığını söyleyerek, şöyle devam etti:
"Tutarsızlığıyla nam salmış kişiler çıktı, bunları savunmaya kalktı. Böyle bir şey olabilir mi? Cumhurbaşkanımız bir terörle mücadele operasyonundan bahsedecek. Siz çıkacaksınız iki gün sonra 'Cumhurbaşkanı Türkiye'den kaçacak' diyeceksiniz. Bu derece sorumsuz, bu derece vahim bir yaklaşım olabilir mi? Bu konularda daha dengeli, daha mantıklı, daha basiretli davranılmasında fayda var."
"Türkiye Madrid'de kapsamlı yaklaşımını ortaya koyacak"
Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'e NATO üyeliği konusunda teröre destek vermeme şartını koştuktan sonra ortaya çıkan tepkileri yakın bir şekilde takip ettiklerini belirten Çelik, bu konuda Türkiye adına ifade edilen her şeyin aslında NATO ittifakının ruhunu, mantığını yansıtan sözler olduğunu belirtti.
Çelik, "Biz aslında bunları, ittifakın son zamanlarda kuruluş ilkelerine, ittifakın ruhuna, ilkelerine dair bu uzaklaşmış tavrından daha doğru bir alana gelmesi için söylemiş oluyoruz. Nitekim Madrid'de de yeni konsept tekrar ele alınacak, Türkiye oraya kapsamlı bir kağıt verecek, kapsamlı yaklaşımını ortaya koyacak." dedi.
"Türkiye'nin ortaya koyduğu tavır önemlidir"
NATO içerisindeki müttefik ülkelerin, belirli terör örgütlerine müsamahakar davrandığı gibi bir tablonun bulunduğuna dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Bunun ortadan kaldırılması için çalışmak gerekirken, doğrudan İsveç ve Finlandiya gibi PKK terör örgütünün rahatlıkla finans kaynağı oluşturabildiği, rahatlıkla faaliyet yapabildiği ülkelerin bu haliyle, politikalarını değiştirmeden NATO'ya katılmasının NATO'yu güçlendirecek bir tarafı yok. Çünkü terör konusunda daha çok ayrışma yaşanacak, karar almakta o zaman daha çok zorlanılacak. Esas mesele buradaki güvenliğin bütün üye ülkelerin toplam güvenliğini gözetecek şekilde ele alınmasıdır.
Mesela biz şunu kabul edebilir miyiz? NATO'ya üye olmak istiyor bir ülke ama onun savunma bakanı Zoom üzerinden toplantı yapıyor PKK/PYD terör örgütünün liderleriyle. Böyle bir şeyi kabul edebilir miyiz? Ortak güvenlik ve ortak çıkarlar için beraber savaşmayı taahhüt ettiğimiz bir ülkenin başkentinde bir terör örgütü polis korumasında eylem yapıyor, ülkemizi hedef alarak. Böyle bir şeyi kabul edebilir miyiz? Bu asla söz konusu olmaz. Dolayısıyla Türkiye'nin ortaya koyduğu bu tavır, NATO içerisinde zayıflayan bu reflekslerin, algıların güçlenmesi ve yerli yerine oturması bakımından da çok önemlidir."
Türkiye'nin bu konudaki tavrını ortaya koymasının ardından İsveç Dışişleri Bakanının, "Bizim NATO'ya girmemizi isteyen güçlü ülkeler var. Türkiye'nin o güçlü ülkeleri karşısına almayacağını düşünüyorum." şeklindeki açıklamasını da aktaran Çelik, "Bir güvenlik mimarisi içerisinde beraber olacağız, bizimle konuşmak yerine bizi tehdit etmeye ya da bize şantaj yapmaya kalkıyorlar." dedi.
Çelik, NATO’nun içerisindeki bir ülkeyle bir gün müttefik olunacaksa nasıl konuşulacağının öğrenilmesi gerektiğinin altını çizerek, şöyle konuştu:
"NATO'nun konseptinin güncelleneceği bir zaman dilimi içerisinde Türkiye'nin ortaya koyduğu bu tutum, aslında buna katkı sağlayan bir tutumdur. İsteyenin istediği gibi terör örgütleri konusunda davrandığı bir yaklaşım, NATO'nun genişlemesi, güçlenmesi manasına gelmez. Terör örgütüne destek veren ülkeleri hiçbir şart koşmaksızın, bu politikalarını değiştirmeye zorlamaksızın NATO'nun içerisine almak NATO'yu genişletir ama NATO'yu güçlendirmez, NATO’yu zayıflatır."
Türkiye'nin bu konudaki tavrına muhalefetten güçlü bir destek görmediklerini belirten Çelik, bu zamanlarda muhalefetin de sürece destek veren açıklamalar yapmasının, ülkenin kendi milli politikalarını hayata geçirmesi bakımından kıymetli olacağını söyledi.
"Başka ülkelerin yeni şımarıklığını ekleyemeyiz"
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in Ege'deki adalarla ilgili sözlerini eleştiren Çelik, Miçotakis'in, uluslararası anlaşmalarla teminat altına alınan adaların silahsızlanması meselesini "modası geçmiş" bir yaklaşım olarak nitelendirildiğini dile getirdi.
Çelik, şunları kaydetti:
"Anlaşmalarla teminat altına alınmış bir silahsızlanmanın modası geçmişse, meseleleri silah yoluyla çözmenin mi modası vardır? Böyle saçma sapan, böylesine mantıksız bir şey olabilir mi? Bir AB üyesi, NATO üyesi ülke olarak konuşuyorsunuz, adaların silahsızlanması meselesini modası geçmiş bir mesele olarak ortaya koyuyorsunuz. Burada da yine İsveç ve Finlandiya ile ilgili, NATO'nun değişecek güvenlik konseptiyle ilgili ortaya koyduğumuz tavır ne kadar doğru oluyor… Avrupa Birliği içerisindeki Yunanistan'ın şımarıklığına NATO içerisinde başka ülkelerin yeni şımarıklığını ekleyemeyiz."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı bazı açıklamalar ile AK Parti'nin sandık yoluyla iktidar değişimine karşı tavır alacağı yönündeki iddialara ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, kendilerinin her zaman iktidar değişiminin sandık yoluyla olacağını söylediklerini anımsattı.
Türkiye'nin seçim güvenliği konusunda büyük bir kapasitesinin bulunduğuna, milli iradenin tam olarak tecelli etmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Çelik, "Sonuç ne çıkacak? Her seçimde olduğu gibi her zaman saygı gösterilecek. Bu kadar basit. Yok efendim paramiliter güçler varmış da birtakım hazırlıklar yapılıyormuş da. Bir siyasi partinin kürsüsünden bu kadar sorumsuzca konuşulur mu?" dedi.
İddialara kaynak olan açıklamalara ilişkin Çelik, "Sandık dışında, sandığın belirleyiciliği dışında kim açıklama yapıyorsa reddediyorum. AK Parti adına söylüyorum; sandığın dışında kim bir arayışa giriyorsa reddediyoruz, sandığın iradesinin dışında kim başka bir iradeden bahsediyorsa reddediyoruz. Öyle her önüne gelenin yaptığı açıklamayı bir siyasi partiye gönderirseniz bu işin içinden hiç kimse çıkmaz." değerlendirmesini yaptı.
"Sandığın namusunu koruyacağız"
Çelik, Türkiye'nin sandığın namusu korunsun diye başbakanını ve bakanlarını şehit vermiş bir ülke olduğunu kaydederek, "Milletimizin en büyük kazanımı, en büyük sermayesi bu sandıktır. Sandığın namusunu koruyacağız, sandığın hukukunu koruyacağız. Öyle birbirimizi sandıkla ilgili, milletin iradesiyle ilgili, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıyla ilgili olarak saçma sapan birtakım açıklamalar üzerinden suçlamaya kalkarsak bu bir siyasi rekabet olmaz." diye konuştu.
Siyaset kürsüsünün parti ayrımı olmadan milletin emaneti olduğuna ve bu emaneti doğru bir şekilde kullanmanın önemine işaret eden Çelik, "Açık ve net bir şekilde söylüyorum; kim AK Parti adına konuştuğunu söyleyip de sandığa hakaret ediyorsa, sandığa saldırıyorsa o bizden değildir. Sandık başımızın üstündedir, sandığa hakaret eden her cümle ayağımızın altındadır." ifadelerini kullandı.
Sosyal medyada dezenformasyon ile mücadele konusunun Meclis gündeminde olduğu hatırlatılarak değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, bu çalışmalar hazırlanırken Avrupa Birliği ve dünyadaki mevzuat düzenlemelerinin de incelendiğini, çok kapsamlı çalıştayların yapıldığını anımsattı.
Çalışmanın yasakçılık olarak değil, tam tersine bireyin hak ve hürriyetlerinin korunması mantığıyla yapıldığına dikkati çeken Çelik, "Tabii ki her şey müzakereye açık, yüce Meclis bunu tartışacak, karar verecek ama içeriğine bu gözle bakmak, bir kere okumak lazım." dedi.
Çelik, "Çevre Kanunu'nda yapılacak değişiklikle koylara kurulacak mapa ve şamandıra ihalelerinde yetkinin Emine Erdoğan'ın himayesinde kurulan Çevre Ajansı Başkanlığına verileceği" yönündeki iddialara ilişkin değerlendirmelerinin sorulmasına karşılık, bunun dezenformasyonun tipik bir örneği olduğunu ifade etti.
Açıklama yapılmasına rağmen konunun devam ettirildiğini dile getiren Çelik, "Okumamış açıklamayı. Orada zaten kime bağlı olduğu belli, açsa Çevre Bakanlığının internet sitesini orada görecek, başka yerlerde görecek, bu kadar net bir şey. Dolayısıyla, Hanımefendi'nin sivil toplum alanında, bakanlıkların faaliyetleri alanında önderlik ettiği konular tabii ki devam edecek ama o ajansla ilgili olarak bahsedilen bağlantı hiçbir kişiye, hiçbir şekilde bir özel kuruma bağlı değil o, bakanlığa bağlı olarak çalışıyor." açıklamasını yaptı.
İsrail'le ilişkiler
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun İsrail'e yaptığı ziyaret hatırlatılarak, ziyaretin önemine ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine de Çelik, İsrail'le konuşacakları çok konunun ve iş birliği yapacakları çok alanın olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'u ağırlamasının bunun çerçevesini oluşturduğunu belirten Çelik, "Ama bu demek değil ki burası sorunsuz bir alan. Mesela bugün açıklama yapıldı, bir milletvekili yanında bir grup fanatikle Mescid-i Aksa'ya girmeye çalışıyor, Mescid-i Aksa'da ibadet etmeye çalışıyor. Bunu tabii ki şiddetle kınıyoruz. Ya da işte kurban takdim töreni yapmaya kalktılar. Bu eylemlerin önlenmesi konusundaki hassasiyetimizi en üst düzeyde Cumhurbaşkanımız, sonra bütün arkadaşlarımız muhataplarına ifade ediyor." diye konuştu.
Gazeteci Şirin Ebu Akile'nin ölümünde de gereken tavrı ortaya koyduklarına işaret eden Çelik, şöyle konuştu:
"Bir yandan ticaretten Doğu Akdeniz'deki gaz meselesine, diğer alanlara kadar iş birliği yapacağımız pek çok alan var, bir yandan da Filistinlilere şiddet meselesi, yasa dışı yerleşimler meselesi, Mescid-i Aksa'nın statüsünün korunması, iki devletli çözüm bunlarla ilgili de konuşmaya devam edeceğiz. Yani bu ilişkilerin gelişmesi bizim iki devletli çözüm, Kudüs konusundaki, Mescid-i Aksa konusunda hassasiyetimiz sanki ortadan kalkmış gibi bir yaklaşım ortaya koyuluyor böyle bir şey söz konusu olamaz."
Diplomasi ve müzakerenin bu durumlar için var olduğunu ifade eden Çelik, "Biz bütün bu iş birliği yapılacak alanlarda daha ileri noktaya gitmeyi arzu ediyoruz, bu sorun alanlarında ise daha çok çözüme kavuşmak için beraber çalışmamız gerektiğinin altını çiziyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Siz bir terör örgütünü himaye ediyorsunuz"
Fransa'nın Marsilya kentinde terör örgütü PKK yandaşlarının yürüyüşüyle ilgili bir soruyu yanıtlayan Çelik, bu görüntülerin, Türkiye'nin terör örgütleriyle ilgili tutumunu haklılaştıran bir örnek olduğunu söyledi.
Çelik, Almanya'da polis koruması altında yürüyüş yapıldığını, yine Marsilya'da da izin verildiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fransız dostlarıma söylüyorum, Fransa'yı tehdit eden bir terör örgütüne, biz bu şekilde bir faaliyet yapmasına, bir kamp gerçekleştirmesine kendi topraklarımızda izin versek, Fransızlar bunu ne kadar meşru görürler? Adamlar orada terör propagandası yapıyor, silah taşır gibi yürüyüş yapıyor, bir NATO üyesi olan Türkiye'ye karşı o eylemleri gerçekleştiriyor. Aynı şey Almanya'da da geçerli. Polis koruyor. Kimi koruyorsun? Terör yürüyüşünü. Almanya'da, Marsilya'da DEAŞ terör örgütü üyeleri böyle bir yürüyüş, böyle bir kamp yapsa polis onları korur mu, yakalar mı? Buradaki mesele şu, siz bir terör örgütünü himaye ediyorsunuz. Bunun fikir özgürlüğüyle falan ilgisi yok. Bunları en üst düzeyde protesto etmeye devam edeceğiz."
"Ayasofya'yı hem bir milli hem de evrensel miras olarak koruyoruz"
İstanbul'un fethinin yıl dönümünde Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın Ayasofya üzerinden Türkiye'yi hedef alan birtakım paylaşımlarda bulunduğu hatırlatılarak değerlendirmesi sorulan Çelik, "Ayasofya hakkında, niye kendi mülkiyetlerinde ya da egemenlik alanlarındaymış gibisinden bir açıklama içerisine giriyorlar? Bu siyasetle açıklanmaz, bu ancak psikolojik bir tramvayla açıklanabilir. Yunan Dışişleri Bakanı başta olmak üzere bu psikolojik travmadan çıkmaları lazım. Burası bizim egemenliğimizde olan bir alan. Bunu hem bir milli miras hem de evrensel miras olarak koruyoruz." dedi.
Sosyal medyada Ayasofya'nın bazı noktalarının hasar gördüğü yönündeki iddialara ilişkin ise Çelik, bu tür haberlerin takip edildiğini, Kültür ve Turizm Bakanlığının burada son derece hassas davrandığını söyledi.
Çelik, vatandaşlardan da hassasiyet göstermelerini isteyerek, "Ayasofya insanlığın, milletimizin mirası. O mabede, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ne gereken şekilde hürmet etmek lazım. Ondan bir parça koparmak, bir parçayı almak falan sadece saygısızlıktır." diye konuştu.
"Ne bir dilin ne hayat tarzının yasaklanması kabul edebileceğimiz bir şey değil"
Bazı kentlerdeki konser iptallerine ilişkin soruya karşılık Çelik, şunları kaydetti:
"Ne bir dilin yasaklanması ne hayat tarzının yasaklanması bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Bu konuda titiz olunan şey şudur, terör propagandası anlamına gelen konser görüntüsü altındaki faaliyetlere tabii ki izin verilmez. Ama onun dışında, yasaklanan bir sanatçımızdan bahsediliyor, o yasaklanan sanatçımız, Kültür ve Turizm Bakanımız da açıkladı, Beyoğlu Kültür Festivali kapsamında sahne alacak."
Konserlere ilişkin yapılan bir diğer propagandada "Kürtçe yasaklanıyor" denildiğini aktaran Çelik, "Böyle bir şey asla söz konusu olamaz. Bu yasakları biz kaldırdık. Vatandaşlarımızın konuştuğu dil hürmete layıktır. Resmi dilimiz Türkçedir, onun dışında vatandaşlarımızın konuştuğu her dil bir kültürel miras olarak hem serbesttir hem de güçlendirilmesi için üniversitelerde yer açan biziz." açıklamasını yaptı.
"Buradaki mottomuz 'Bir gece ansızın gelebiliriz'"
Suriye'nin kuzeyine gerçekleştirilecek olası harekata ilişkin ise Çelik, "Buradaki mottomuz, 'Bir gece ansızın gelebiliriz.' Yakın zamanda mı olur, geç mi olur… Çünkü sınırımızın 30 kilometre derinliğinde herhangi bir terör unsuru, herhangi bir terör aktivitesi görmeye tahammülümüz yok. Türk sınırından 30 kilometre derinlikten bunların muhakkak surette temizlenmesi lazım." diye konuştu.
Harekatın zamanlamasının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin planlaması içerisinde olduğunu bildiren Çelik, bu süreçlerin içinde yer almayan, resmi yetkili olmayan kişilerin ise harekatla ilgili tarih verdiğini, böyle bir şeyin olamayacağını sözlerine ekledi.