Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Cezayir dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, "Her şeyden önce herkes bir defa şunu bilmeli, Gazze bir Filistin toprağıdır. Her ne kadar Filistinlilerin kadim yurtları kademe kademe İsrail tarafından 1947'den itibaren işgal edilmişse de Gazze, Filistin toprağı olarak inşallah kalacaktır." dedi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Cezayir ziyareti dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cezayir'de gerçekleştirilen Türkiye-Cezayir Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi İkinci Toplantısı'nı başarıyla tamamladıklarını belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, görüşmelerde Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun ile işbirliğinin geliştirilmesi noktasında karşılıklı iradeye sahip olduklarını söyledi.
Tebbun ile 2022'de Ankara'da düzenlenen Konseyin ilk toplantısında ortak anlayışı yansıtan kararlara imza attıklarını anımsatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti:
"Daha sonra Sayın Tebbun'u geçtiğimiz temmuz ayında Türkiye'de bir kez daha misafir ettik. Bugünkü toplantımızda ikili ilişkilerimizin mevcut durumunu ve önümüzdeki dönemde birlikte atacağımız adımları etraflıca ele aldık. Toplantımız kapsamında akdedilen anlaşmalar, ki 13 anlaşma ve ortak bildiri, işbirliğimizi geliştirme yönündeki kararlılığımızı bir kez daha göstermiştir. Kardeşim Tebbun'la imzaladığımız ortak bildiriyle konseyimizin adını, 'stratejik' tanımlamasını eklemek suretiyle 'Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi' olarak yeniden belirledik. Bu karar, münasebetlerimizi yeni bir boyuta taşımanın yanında, ilişkilerimizin ulaştığı seviyenin de sembolü oldu.
Ziyaretimiz sırasında 50'yi aşkın firmamızın katılımıyla düzenlenen İş Forumu'na da iştirak ettik. İş adamlarımız arasında yeni ortaklıkların kurulmasına vesile teşkil eden forumun, 10 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefimize ulaşmamıza katkı sağlayacağına da inanıyorum."
Cezayir'le sıvılaştırılmış doğal gaz ticareti başta olmak üzere enerji alanında köklü ilişkilere sahip olduklarını belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Cezayir, enerji arzımız bakımından önümüzdeki dönemde de güvenilir bir ortak olmaya devam edecektir. BOTAŞ ve Sonatrach arasında bugün yapılan doğal gaz sözleşmesi bu anlayışın göstergesidir. Savunma sanayi de ikili görüşmelerimizin ana konularından biriydi. Savunma alanında Cezayir'le geniş işbirliği imkanlarımızın olduğunu görüyoruz. İnşallah bunu ortak projelerle değerlendireceğiz." diye konuştu.
"İşgal edilmiş Filistin topraklarındaki katliamları lanetliyoruz"
Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun ile Gazze'deki vahşet başta olmak üzere, bölgesel ve küresel meseleleri de görüştüklerini söyleyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "İşgal edilmiş Filistin topraklarında 7 Ekim'den beri devam eden katliamları her iki ülke olarak lanetliyoruz. Katliamların durması ve insani yardımlara engelsiz erişimin sağlanması için atılabilecek adımları ele aldık." dedi.
Cezayir'in, Filistin davasının en güçlü, en samimi savunucuları arasında yer aldığını belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Gazze'deki katliamlara da en üst seviyede tepki verdi. Türkiye'nin de bu konudaki duruşu ve tavrı bellidir. Filistinli kardeşlerimize yönelik mezalimin sona erdirilmesi, bölgenin barış ve istikrara kavuşturulması için Cezayir'le yakın temas ve işbirliği içerisinde olmaya devam edeceğiz. Cezayir'de yaptığımız tüm görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum." ifadelerini kullandı.
İsrail'in, Gazze'yi işgal planına ilişkin "Gazze'nin sonraki dönemde kontrolü güvenlik açısından bizde olacak" şeklinde açıklama yaptığı anımsatılarak, "Bunun akabinde ABD'den çeşitli mekanizmalarla bir geçiş dönemi ve sonrasında yeniden canlandırılmış bir Filistin yönetimine Gazze'nin devri konuşuluyor. Almanya'dan 'BM kontrolüyle bir Gazze' gibi açıklamalar geliyor. Tüm bu süreçte Türkiye'nin yaklaşımı, tutumu nedir?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Her şeyden önce herkes bir defa şunu bilmeli, Gazze bir Filistin toprağıdır. Her ne kadar Filistinlilerin kadim yurtları kademe kademe İsrail tarafından 1947'den itibaren işgal edilmişse de Gazze, Filistin toprağı olarak inşallah kalacaktır. İsrail'in aşama aşama Filistin topraklarını işgali adeta bir kapkaç olayıydı. Ama artık devran böyle dönmüyor. Şu anda tüm dünyanın İsrail'e karşı nasıl bir tavır takınmaya başladığını görüyorsunuz. Gazze'de gerçekleşen işgal, bazı ülkelerin yönetimlerini sessizliğe gömse de toplumların vicdanlarını Allah'a hamdolsun harekete geçirdi. Sokaklarda Filistin'e destek olanların sayısı artıyor. İşte Almanya'ya bakın. Geçen oradaydım, aynı gün Berlin'de yürüyüşler oldu. İngiltere aynen bu şekilde. Amerika Birleşik Devletleri'nde Beyaz Saray'ın önünde neler olduğunu görüyorsunuz. Fransa'da, Latin Amerika ülkelerinde neler olduğunu görüyorsunuz."
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, artık maşeri vicdanın harekete geçtiğini ve bununla birlikte İsrail'in sokaklarının bile hareketlendiğini söyleyerek, herkesin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya "artık git" der hale geldiğini belirtti.
"Bazı yabancı ülke yetkilileri bize 'Bundan kurtulmalıyız.' diyor." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bu sürecin ileri düzeyde devam edeceğine ihtimal vermediğini kaydetti.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "İnşallah çok kısa bir zamanda Netanyahu pılını pırtısını toparlayıp, buradan çekilecek. Zaten Netanyahu'nun mahkemelik bir durumu da var biliyorsunuz. Belki de oradan kurtulmak için böyle bir adımı atmış da olabilir. Fakat hangi yönde adım atarsa atsın, kurtulamayacak. Şu anda biliyorsunuz Filistin'de tutulan İsrailliler dahi 'Bizi buraya sen mahkum ettin, bir an önce bu işten elini, eteğini çek. Biz de kurtulalım.' deme noktasına geldiler." diye konuştu.
"Holokost cenderesinde Batı toplumu doğru bir sınav veremedi"
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bir gazetecinin, dünyanın her tarafında yüz binlerce insanın hem İsrail'i hem kendi ülkelerinin pozisyonlarını protesto ettiğini belirterek, "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak da bu davaya önderlik eden bir isimsiniz. Bütün bu sokaklardaki milletlere, içlerinde çoğunlukta olmasa bile Yahudi asıllı olanlar da bulunuyor, ne söylemek istersiniz?" sorusunu, şöyle yanıtladı:
"Bakışım şu, herhangi bir etnik unsur ayırt etmeden Müslüman'ı, Hristiyan'ı, Musevi'siyle hiçbir ayrıma gitmeden, olaya insan unsuru itibarıyla bakmamızın gereğine inanıyorum. Şu anda insanlık feryat ediyor. Onlar tarihin doğru tarafında duranlardır. Günlerdir konuşuyoruz, Holokost cenderesinde Batı toplumu doğru bir sınav veremedi, tarihin yanlış tarafında durdu. Bosna'da, Kosova'da yine aynı şekilde yaşanan katliamlar görmezden gelindi, sessiz kalındı. Irak'ta, Suriye'de yine utanç verici sessizlik hakimdi. Bu kez öyle olmadı. Ülkelerin yönetimleri yine bildiğiniz gibiydi ancak halklar artık 'Yeter bunca zulüm' diyor. Gazze'de öldürülen bebekleri görüyor, isyan ediyorlar. Sokaklardan yükselen ses bir vicdani haykırıştır."
Sokakların çağrısının İsrail'i her geçen gün köşeye sıkıştırdığını belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "O sese kulak tıkayan siyasetçiler çok yakında bunun karşılığını halklarının demokratik tepkisiyle alacaklardır. Halklarının gözünde İsrail yanlısı tutumlarıyla soykırım destekçisi durumuna düşen liderlerin bir an önce bu yanlıştan dönmesi gerekir." dedi.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, vakit çok geç olmadan İsrail'in arkasında saf tutan devletlerin yönetimlerinin, uluslararası hukuka, insan haklarına, vicdani ve ahlaki değerlere uygun bir zemine gelmesi ve bu suçlara ortak olmaması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla biz hep birlikte mazlumların yanında yer almak suretiyle zalimlerin attığı adımlardan onları kurtarmamız lazım. Ben Hamas'ın, elinde bulunan sivillere yönelik herhangi bir olumsuz davranışının olduğuna veya olacağına inanmıyorum. İsrail'in elinde ciddi sayıda Filistinli var. Hamas şu anda onları kurtarmanın gayreti içerisinde. Biliyorsunuz şu an itibarıyla Katar'ın devreye girmesiyle süreçte yeni bir adım atılıyor. Öyle zannediyorum ki rehinelerin takasına bugün, yarın geçecekler."
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, "Gazzeli hastaların oradan çıkartılarak ülkemize getirilmesinin artarak devamını istiyoruz. En kısa zamanda bir Mısır seyahati düzenleyebilirim. Mısır'da ağırlıklı gündemimiz bu konu olacak." dedi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Cezayir ziyareti dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir basın mensubunun, "Refah Sınır Kapısı'ndan daha fazla yaralının ve yardımın daha kolay geçebilmesi için Mısır'ın tutumu hayati önemde. Bu çerçevede sizin yakın zamanda bir Mısır ziyaretiniz, Refah Sınır Kapısı'nın durumuna ilişkin bir girişiminiz olacak mı? Ablukayı kırmak için neler yapılacak?" sorusu üzerine Erdoğan, Mısır yönetiminin Refah Sınır Kapısı'nda olumlu adımlar attığını söyledi.
İlk etapta Gazze'deki kanser hastalarından 40'ının Türkiye'ye getirildiğini anımsatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:
"İkinci etapta bu sayı ciddi manada arttı ve 88 hasta, 67 refakatçiye ulaştık. Bunların tedavilerini biz şehir hastanelerimizde yapıyoruz, buna devam edeceğiz. Gazzeli hastaların oradan çıkartılarak ülkemize getirilmesinin artarak devamını istiyoruz. En kısa zamanda bir Mısır seyahati düzenleyebilirim. Mısır'da ağırlıklı gündemimiz bu konular olacak. 'Ne gibi adımlar atabiliriz, hastaların tahliyesinin önünü nasıl açarız?' bunları konuşacağız. Bir an önce istiyoruz ki bu hastaların tamamını getirebilelim. Hatta benim arzum, cerrahi müdahale gerekenleri de bir an önce alalım. Hele hele çocukları bir an önce alalım, tıbbi müdahaleleri yapalım. Bu konuda arkadaşlarımızla mutabıkız ve süreci de inşallah bu şekilde işleteceğiz."
"Zihinlerdeki ablukayı kırmalıyız"
"Ablukayı kırmak, sadece bir ya da iki ülkenin değil, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ülkelerinin tamamının atacağı adımlar, oluşturacağı stratejilerle mümkün olacaktır" diyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle konuştu:
"Siyasette sıkça kullanılan 'takım oyunu yaklaşımı'nın eksiksiz sergilenmesi gerekiyor. Ablukayı kırmak sadece bir miktar yardımın Gazze'ye sokulması ile gerçekleşmez. Ekonomik, siyasi, diplomatik, sosyolojik, kültürel birçok unsuru kullanarak hem ateşkesi sağlamalı hem de Gazze'ye yeterince yardımı ulaştırıp, İsrail tarafından yerle bir edilen kenti yeniden ayağa kaldırmalıyız."
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ablukanın sadece İsrail'in Gazze çevresine yığdığı asker ve silahlardan ibaret olmadığına dikkati çekerek, "İsrail'i uluslararası hukuka uymaya ve yaptıklarının hesabını vermeye zorlamalıyız. Mesela Birleşmiş Milletler zeminindeki ablukayı da kırmalıyız. Filistin'de yaşananları, oradaki İsrail zulmünü hakkıyla anlatıp, Filistinli mazlumların on yıllardır yaşadıklarını, onların seslerini duymayanlara duyurup, halkların bakış açılarını değiştirip, zihinlerdeki ablukayı kırmalıyız. 'Müslüman öldüğünde sorun yok, Hristiyan ya da Yahudi ölürse ancak problem vardır' şeklindeki faşizan yaklaşımı darmadağın edip, 'Ölen insansa orada sorun vardır' kavrayışını hakim kılmalı ve bu sayede idraklerdeki ablukayı kırmalıyız. Filistin'in tarihsel sınırlarını, oradaki halkın kendi kaderini tayin hakkını, mülkiyet hakkını, yaşama hakkını, özgürlüklerini elinden alan siyonistlerin ve destekçilerinin, dünyanın dilini ve gözünü bağlayan tüm ablukalarını yok etmeliyiz. Ancak böyle kalıcı barışı sağlamak mümkün." ifadelerini kullandı.
"İslam dünyasının da bu işgale sessiz kalmaması gerekir"
Hem Batılı bazı ülkelerin hem de bazı Müslüman ülkelerin katliamlara sessiz kaldığı belirtilerek, "Sizi bu konuda hayal kırıklığına uğratan ülke var mı?" sorusuna Cumhurbaşkanımız Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Batılı ülkelerde bir ülke hariç, maalesef bu işi sahiplenen yok. Hemen hemen Avrupa ülkelerinin hepsi de bu konuda sessiz. Katliamı durdurmak üzere müdahaleleri söz konusu değil. Burada yalnız İspanya'nın yaklaşım tarzı olumlu istikamette gelişiyor. İspanya'da malum hükümet kuruldu. İspanya Başbakanı Sayın Pedro Sanchez ile haftaya bir görüşmem de olacak, onun durumu farklı. Bu ülkelere dirsek çevirmemek lazım. Görüşeceğiz, 'Bunları Filistin'in yanına nasıl çekeriz' konusuna da bir taraftan bakacağız. En son Almanya'daydık. Neler olduğunu görüyoruz. İslam dünyasının da bu işgale sessiz kalmaması gerekir. Gazze'nin düşmesi demek, İslam dünyasının birlik ve beraberliğinin de derin yara alması anlamına gelir. İsrail'in pervasızca Gazze’yi işgal etmesi, uluslararası hukuk, insan hakları, etik değerleri tanımadan etrafa saldırması karşısında sessiz, tepkisiz kalmak bir utanç vesilesidir."
"İsrail'in işgalci terörü bir insanlık suçudur"
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "İslam dünyası Riyad'da sergilediği kararlılığın arkasında durmak ve alınan kararları uygulamak için birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmeli ve tek yumruk olmalıdır. O yumruk masaya olanca gücüyle vurulduğunda, İsrail’in işgale devam etmesi de zulümlerini sürdürmesi de mümkün olmayacaktır." ifadelerini kullanarak, şunları söyledi:
"Buradaki en önemli nokta tek yumruk olmak, olabilmektir. İsrail'in Gazze'de ve diğer Filistin şehirlerinde uyguladığı devlet ve işgalci terörü bir insanlık suçudur, soykırımdır. Buna sessiz ve tepkisiz kalınamaz. İslam dünyasında diriliş tohumu toprağa en son Riyad'da düşmüştür. O tohum yeterince sulanmazsa boy veremez, büyüyemez. O can suyunu hep birlikte verecek ve Filistin'deki şehitlerimize ve ecdada karşı sorumluluğumuzu hep birlikte yerine getireceğiz. Bunu sağlamak için durmak dinlenmek bilmeden çalışıyoruz. Netice alacağımıza olan umudumuz diridir. Umarım bu yaşadığımız sancılar, yıllardır bölgemizde arzu edilen barışın ve onu sağlayacak Filistin devletinin doğum sancılarıdır."
"Ana muhalefetin başındaki isim Netanyahu'nun ağzıyla konuşuyor"
Türkiye'nin İsrail'in katliamlarına karşı ilkeli tutumunun Yahudi lobisinin etkisiyle Türkiye’ye yönelik fon akışında bir olumsuzluğa yol açma durumunun olup olmadığının ve uluslararası sermayeye nasıl bir çağrıda bulunacağının sorulması üzerine Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şu cevabı verdi:
"Türkiye'yle ilgili olarak bir şeyi iyi tespit etmemiz lazım. Yahudiler ayrıdır, siyonistler ayrıdır ve şu anda zaten İsrail'deki olay siyonizmin en önemli adımlarından bir tanesidir. Batı'nın İsrail'e karşı olan tavrında da siyonizme karşı bir dik duramayış vardır. Maalesef Türkiye'de de buna mağlup olan, mağlup olmanın yanında onların eşiğinde giden yapılar mevcut. Bunların içinde siyasi yapılar da bulunuyor. Mesela, ana muhalefetin başındaki isim Netanyahu'nun ağzıyla konuşuyor. Benim ülkemde ana muhalefetin başındaki insan Netanyahu'nun ağzıyla konuşursa, Türkiye'de bizim topraklarımızın suyundan hiçbir şey alamamış demektir. Bunlara gereken dersi vakti saati geldiğinde inanıyorum ki benim milletim verecektir. Yine bakıyorsunuz ana muhalefetin başını çektiği ittifakın içerisinde yer alanlardan, siyonist yapıyla hareket edenler bulunuyor. Bunları tek tek saymama da gerek yok. Fakat benim milletimin iradesi bunların hepsinin iradesini ters yüz edecektir. Yaklaşık 4-5 ay sonra gereken cevabı milletimden alacaklarına ben inanıyorum."
"Yatırımcıların Türkiye'ye yüz çevireceklerini düşünmüyorum"
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, İsrail'in katliamlarını desteklemeyen, bunların karşısında duran Yahudilerin sayısının az olmadığını belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bunlar arasında sözünü ettiğiniz uluslararası sermaye tanımına dahil olanlar da bulunuyor. Onlar açısından Türkiye’ye yatırım sorun olmaz diye düşünüyorum. Türkiye’nin çocukların öldürülmesine karşı çıkmasından, barışı ve insan haklarını savunmasından rahatsız olan sermaye sahipleri ise ancak İsrail’in katliamına kayıtsız şartsız destek verirseniz sizden memnun kalırlar. Bizim böyle bir tutum sergilememiz asla düşünülemez. Bu nedenle biz bir endişe duymuyoruz. Dünya Türkiye'nin kıymetinin farkında, küresel yatırımcılar da farkında. Birkaç marjinalin dışında küresel yatırımcıların İsrail'in etkisiyle Türkiye gibi bir ülkeden yüz çevireceklerini düşünmüyorum. Küresel sermayeyi ülkemize çekmek için, kazan kazan ilkesiyle hareket etmeye de Türkiye’ye yakışır şekilde insani duruş sergilemeye de devam edeceğiz."
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, uyguladıkları dezenflasyon programının çok büyük ihtimalle lirada reel olarak bir değerlemeye sebep olabileceğini belirterek, "Yani Türk lirasının reel olarak değer kaybettiği süreç sona gelmiştir." dedi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bir gazetecinin, 31 Mart'ta yapılacak yerel seçim için belediye başkan adaylarıyla ilgili duyuruların ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu üzerine, Cumhur İttifakı olarak tüm seçimlerde olduğu gibi yaklaşan yerel seçimde de iddialı olduklarını vurguladı.
Çalışmaların bu iddialar nispetinde çok titiz yapıldığını aktaran Cumhurbaşkanımız Erdoğan, adaylarla ilgili süreçte her konunun ince elenip sık dokunduğunu, partinin gerekli hazırlıkları ve analizleri yaptığını anlattı.
"Aralık ayının ortalarına doğru adaylarımızı açıklamaya başlarız"
AK Parti olarak seçim hazırlıklarının bir önceki seçimin tamamlanmasıyla başladığına dikkati çeken Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Özellikle büyükşehirler başta olmak üzere her ilde kamuoyu yoklamaları yaptık, yapıyoruz. Sonuçları analiz edip milletimizin gönlündekini anlamaya, şehirlerimize en faydalı olacak adayları belirlemeye gayret gösteriyoruz. Bir defa 1 Aralık belediye başkan adayı olmak isteyen ve görevden bu nedenle ayrılması gereken memurların istifaları için son tarih. Memurların durumunu da görelim. Onların durumu da netleştikten sonra aralık ayının ortalarına doğru artık adaylarımızı peyderpey açıklamaya inşallah başlarız." diye konuştu.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, yaklaşık 35 gün sonra yerli milli uçak KAAN'ın ilk uçuşunu yapacağı hatırlatılarak, bundan sonra üretim ve ihracat açısından savunma sanayisinde nasıl bir dönem beklendiğine ilişkin soruya, şu yanıtı verdi:
"Savunma sanayi alanında attığımız her adım bizleri heyecanlandırmaktadır. Bu alanda taş üstüne taş koyan herkes ülkemizin geleceği, Türkiye Yüzyılı'nın inşası için çok önemli bir katkı sunuyor. KAAN zaten yeniliklerden bir tanesi. Ama Baykar'ın zirve diyebileceğimiz eseri malum KIZILELMA... Şimdi KIZILELMA'nın son testlerini yapıyorlar. Aşmaları gereken mesele kendi yerli motorunu üretmek… Bunu başardığı andan itibaren de zaten KIZILELMA'nın dünyaya karşı duruşu farklı olacaktır. Tabii burada Aselsan'ın üzerine de düşen bir yük var, kamera üretimi. Motor üretim süreci maalesef nereden bakarsanız bakın herhalde bir beş yılı alır. Bu süre zarfında biz motor ithal ederek yürümek durumundayız."
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, kamera konusunda da Aselsan'ın üretim çalışmalarının başladığına işaret ederek, bir an önce o sıkıntının giderilmesi gerektiğini belirtti.
Bazı ülkelerin verdikleri sözü yerine getirmediğini anlatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Kanada, Güney Afrika gibi ülkelerden bir sonuç alır mıyız, buna bakıyoruz. Bunu gerek biz gerekse Aselsan'ın yakından takip etmesi lazım. Bir an önce buralardan netice alabilirsek, o zaman biz insansız savaş uçaklarımızı daha çabuk devreye sokabiliriz. KAAN, KIZILELMA, TCG Anadolu ve niceleri Allah'ın izniyle yalnız kalmayacak, yenileri daha iyileri ve daha donanımlıları yine bu vatan için alın ve akıl terlerini döken kardeşlerimizin ellerinde şekillenecek." ifadelerini kullandı.
Bundan birkaç yıl önce insansız hava araçları, akıllı mühimmat ve MİLGEM'lerin olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kolları sıvadık, bu ülke için taşın altına sadece elini değil, bedenini koyan kardeşlerimizle birlikte bugünkü seviyeye geldik. Bunu yeterli görmedik, göremeyiz. Hep daha iyisi, hep daha gelişmişi vardır onu arayacağız. Bu hedeflere doğru yürümek şöyle dursun, koşar adım ilerlememiz gerekiyor. En iyi mühendis, en iyi yazılımcı, en iyi usta, en iyi tasarımcı bizde olmalı. Yeni adımlarımız da yoldadır. Kimse merak etmesin, biz savunma sanayi alanında da diğer alanlarda da adımızdan daha çok söz ettireceğiz."
"Türk lirasının reel olarak değer kazanma ihtimali yüksektir"
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Dünyanın krizlerle savaştığı bu ekonomik ortamda Türk lirasının pozitif ayrışmasını nasıl karşılıyorsunuz?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Bizim uyguladığımız dezenflasyon programı çok büyük ihtimalle lirada reel olarak bir değerlemeye sebep olabilir. Yani Türk lirasının reel olarak değer kaybettiği süreç sona gelmiştir. Özetle Türk lirasının reel olarak değer kazanma ihtimali yüksektir. Onun için önümüzdeki dönemde biz uyguladığımız sağlıklı politikalar ve yapısal reformlarla yatırımcı güvenini kazanacağız, halen de kazanıyoruz. Bu güven, fon akışını tetikleyecek. Fon akışı lirada reel değerlemeye sebep olacak. Bu da dezenflasyonu hızlandıracak, büyümenin aşağı yönlü risklerini sınırlayacak. Neticede hem makul düzeyde büyüyeceğiz hem enflasyon düşecek bu koşullarda. Yani faziletli bir döngüye gireceğiz inşallah."
"Spora ve sporculara verdiğimiz destek ortada. Bu destekleri artırarak sürdüreceğiz"
Bir gazetecinin A Milli Futbol Takımı'nın Avrupa Şampiyonası'na katılacağını anımsatarak, "Muhalefet diyor ki, 'Türk gençleri Türkiye'yi terk ediyor ve bu ülkeden umudunu kesti.' Oysa milli takıma baktığımızda Avrupa'da oynayan ve iki vatandaşlığı olan sporcularımızın Türkiye milli takımını tercih ettiğini görüyoruz. Bu çerçevede tüm sahalardaki gençlerimize mesajınız ne olur?" sorusu üzerine Erdoğan, Avrupa'da oynayan gençlerin neredeyse yarısının milli takıma aday olduğunu ve milli takımda yer aldığını hatırlattı.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, aynı zamanda Türkiye'deki takımlarda artık ciddi manada bir dönüşüm olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Yabancı futbolculardan çok bizim Avrupa'daki çocuklarımız takımlarımızda oynasalar herhalde o daha iyi olur. Başarı bildiğiniz gibi devamlı olmalıdır, aynı performansı milli takımımızdan Euro 2024 Avrupa Şampiyonası'nda da görmeyi isteriz. Spora ve sporculara verdiğimiz destek ortada. Bu destekleri artırarak sürdüreceğiz. Sadece sporda değil, bilimde ve teknolojide de çok yetenekli gençlerimiz var ve hem Türkiye'de hem dünyanın çeşitli yerlerinde göğsümüzü kabartan işlere imza atıyorlar. Gençlerimize çağrım şudur, ne iş yaparlarsa yapsınlar, bu millete, bu vatana hizmet etmenin ve faydalı olmanın bir yolunu bulsunlar. Bunların hepsi bizim Türkiye Yüzyılı vizyonumuza dahildir. Bu hedeflere ulaşmak için yaptığımız işlerde en iyiyi yakalamanın çabası içinde olmalıyız."