Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Erdoğan, partimizin İnsan Hakları Eğitim Programı'nda konuştu
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan, "Dünya siyaseti en sert virajlarından birini dönüyor. Uluslararası sistemde ciddi bir güç boşluğu var. Sadece güç boşluğu değil, bir ahlak ve vicdan kaybıyla da karşı karşıyayız." dedi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Partimiz İnsan Hakları Başkanlığınca parti genel merkezinde düzenlenen İnsan Hakları Eğitim Programı'nda yaptığı konuşmada, eğitim programının insan haklarıyla ilgili bilincin artmasına ve bu alanda AK Parti'nin başarılarla dolu tarihinin daha iyi anlaşılmasına katkı yapacağına inandığını söyledi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, insan hakları fikrinin muhafazası, geliştirilmesi ve saldırılar karşısında korunmasının toplumsal barışın teminatı olduğunu ve İnsan Hakları Eğitim Programı'nın içerikleriyle bu amaca hizmet edeceğini belirtti.
Bölgede vuku bulan gelişmeleri takip ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti:
"Programımızı dünyada son derece ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönemde icra ediyoruz. Dünya siyaseti en sert virajlarından birini dönüyor. Uluslararası sistemde ciddi bir güç boşluğu var. Sadece güç boşluğu değil, bir ahlak ve vicdan kaybıyla da karşı karşıyayız. Bu boşluk gün geçtikçe tebarüz ediyor, kendini net olarak hissettiriyor. Hepimizi ürkütmesi gereken kan, zulüm, savaş ve çatışma sahneleri adeta sıradan hale geldi. İnsanlığın kendi ortak güvenliğini temin etmek için tesis ettiği kurumlar, normlar, kurallar, günden güne irtifa kaybediyor. İnsan hakları, demokrasi, hukuk ve küresel adalet gibi asırların birikimi olan kavramların içi boşaltıldı, yıpratıldı, itibar ve güven kaybına uğratıldı.
İnsanlığın çok acı tecrübeler sonrasında inşa ettiği kural temelli sistemin yıkılışına hep birlikte şahitlik ediyoruz. Buna mukabil, bu kötü gidişatı tersine çevirecek adımlar da atılmıyor. Ne Srebrenitsa Soykırımı'ndan ne Irak'ın işgalinden ne Suriye ihtilafından ne de Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan maalesef gerekli dersler çıkarılmadı. Küresel sistemi adalet eksenli revize edecek, yaşam hakkı dahil hak ihlallerinin önüne geçecek hiçbir çaba gösterilmedi. Bu kayıtsızlık karşısında patlak veren her kriz, bir öncekini maalesef aratmıştır. Ancak Gazze kriziyle beraber küresel sistem iflas bayrağını çekmiştir. Gazze tüm dünyada maskeleri indirmiş, hakikatin üzerindeki perdeleri kaldırmış, on yıllardır örnek gösterilen kurumların içinin ne kadar kof olduğunu apaçık ortaya koymuştur."
"Her gün bir yenisi eklenen katliam görüntülerine bakmaya can dayanmıyor"
Gazze'de Filistin halkının maruz kaldığı soykırımı anlatmaya artık kelimelerin kifayet etmediğini belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Her gün bir yenisi eklenen katliam görüntülerine bakmaya inanın can dayanmıyor. Kafası kopmuş masum bebeklerin, 'Artık bu yükü çekemiyorum' diyerek babasının mezarı başında gözyaşı döken çocukların, bombaların altında öksüzleriyle birlikte hayatta kalmaya çalışan yüreği yaralı annelerin görüntülerini izlemeye hiçbirimizin kalbi dayanmıyor." ifadelerini kullandı.
İsrail'in Gazze'deki soykırımının üzerinden 10 ay geçtiğine işaret eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Bu sürede 16 binden fazla çocuk öldü, 40 bin masum insan şehit edildi. Enkaz altındaki 10 binden fazla şehidin naaşına ulaşılamıyor. Bir kısmı ağır, 100 bine yakın yaralı var. İsrail, Gazzelileri sadece bombalarla, sadece kurşunlarla öldürmüyor. Aç, susuz, gıdasız bırakarak da katlediyor. Giderek zalimleşen, şımaran, azgınlaştıkça azgınlaşan bir haydut devlet, avuç içi kadar toprak parçasına sıkıştırdığı 2,3 milyon insana karşı 300 gündür barbarlığın her türlüsünü sergiliyor. Normalde insanlığı ayağa kaldırması gereken bu zulüm karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden çıt yok. Yasak savma kabilinden güya bir karar aldılar ama uygulamak için kıllarını dahi kıpırdatmadılar" dedi.
Batılı ülkelerin İsrail'in soykırım politikasının suç ortağı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Netanyahu yönetiminde daha fazla çocuk öldürsün diye silah ve istihbarat dahil her türlü desteği sağlıyorlar. Bu desteklerini de gizleme gereği duymadan, katilleri avuçları şişinceye kadar alkışlayarak alenen gösteriyorlar." diye konuştu.
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burada şu ikazı açık açık yapmak durumundayım. Tarih kimin nerede durduğunu çok net biçimde kaydetmektedir. Nasıl bundan 85 sene önce Hitler'in Nazi Parlamentosu Reichstag'ta yaptığı soykırım konuşmasını heyecanla alkışlayanlar tarihe isimlerini utançla yazdırdıysa günümüzün Hitler'i Netanyahu'nun yalanlarını ayakta alkışlayanlar da aynı şekilde ellerine yapışan o kara lekeyi ömür boyu temizleyemeyecek. Mazlumların, özellikle acıları üzerinde sevinç çığlıkları atan vicdan fukaralarını ne tarih ne de çocukları affedecek.
Bunları söylediğim için birilerinin rahatsız olacağının elbette farkındayım. Herkese yaptıkları gibi antisemitik yaftası vurarak belki bizi susturmaya çalışacaklar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bugüne kadar zulüm karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmadık ve bundan sonra da olmayacağız. İnsanlığımızın sınandığı bu zor zamanlarda konuşmayı, hakkı ve hakikati haykırmayı, Filistin halkına karşı görevimiz olarak görüyoruz. Şunu çok net ifade etmek isterim; biz dünyanın gözlerinin Filistin'e döndüğü bir günde, fırsat bu fırsat deyip birilerine şirin gözükme peşinde değiliz. Bedeli ne olursa olsun, ne kadar ağır olursa olsun hakkı tutup kaldırmanın derdindeyiz. Filistin sınavından hem şahsen hem de ülke ve millet olarak alnımızın akıyla çıkmanın samimi gayreti içindeyiz. Kim ne derse desin soykırımcıların olması gereken yer meclis kürsüleri değil, işledikleri suçların hesabını verdikleri mahkeme salonlarıdır."
Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan,"İsrail'i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür uygulamayı kendileri için görev addediyorlar. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız." dedi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Gazze'de 40 bin insanın ölümünden sorumlu olanlardan hesap sormayıp, bir de onları kırmızı halıyla karşılamanın vicdansızlıktan öte basiretsizlik olduğunu belirtti.
Bu basiretsizliğin sonuçlarının nerelere vardığını geçen hafta gördüklerini anımsatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye kardeşimizin İran'ın başkenti Tahran'da şehit edilmesini alkış sahnesinden bağımsız okuyamayız. O korkunç görüntüler, Filistin halkını derinden yaralamakla kalmamış, daha kötüsü Netanyahu'yu şımartmıştır. Bütün dünya kamuoyu İsrail'in ateşkese ikna edilmesini beklerken, sonuç, müzakerecinin kalleş bir suikastla şehit edilmesi olmuştur. Akıl ve izan sahibi hiç kimse böyle bir durumu normal karşılayamaz" ifadelerini kullandı.
İsmail Heniyye'ye Allah'tan rahmet, ailesine ve Filistin halkına başsağlığı dileyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bundan 3,5 ay önce Ramazan Bayramı'nın birinci gününde çocukları ve torunları yine alçakça bir saldırı neticesinde şehit edilmişti. Çarşamba bu sefer şehitler kervanına bizzat kendisi katıldı. İsmail Heniyye'nin şehadetiyle Filistin direnişinin gurbetteki kahramanlarına bir güzel insan, bir mücadele abidesi daha eklendi. Elliyi, altmışı aşkın yakınları şehit oldu, ama hiçbir zaman İsmail Heniyye o yüzündeki tebessümü kaybetmedi. Böyle bir insandı. Allah mekanını cennet, sevgili habibine inşallah komşu eylesin.
Şunu çok net ifade etmek arzusundayım, biz kendisinin gayretine, Filistin davasına olan sadakatine ve milletimize olan samimi muhabbetine yakinen şahittik. Biz ayın 15'inde Meclisimizde Mahmud Abbas'ı konuşturmanın planı içindeydik. İsmail Heniyye kardeşimizi de aynen burada yine konuşturalım demiştik. Hatta Meclis mi olsun yoksa bu salonumuz mu olsun diye de Meclis Başkanımızla onun planlarını yapıyorduk. O planı yaparken, hemen ertesi gün maalesef şehadeti duyduk."
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Heniyye'yi tanıyan herkesin onun nasıl yiğit bir dava adamı olduğunu çok iyi bildiğini ifade ederek, Heniyye'nin Filistin'in son seçilmiş Başbakanı olduğunu vurguladı.
Merhum Heniyye'nin Katar'daki cenaze merasimine Türkiye'den geniş bir heyetin katıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan Türkiye'de bir günlük milli yas ilan ederek Filistin halkıyla dayanışma gösterdiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Ama bazı ekranlarda, bazı cibilliyeti bozuk olanlar bizim ona gösterdiğimiz bu ilgiyi hazmedemedi. Ya biz sizden mi izin alıp da bunların kararını verecektik? Biz milletimizden gerekli izni aldık ve adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Rabb'im İsmail Heniyye kardeşimin şehadetini katında kabul buyursun. Onu cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin diyorum." dedi.
Türkiye ve dünyanın dört bir yanında Heniyye'nin şehadetinden önceki son çağrısına uyarak 3 Ağustos'ta meydanları dolduran tüm Filistin dostlarına teşekkür eden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gazze bize, küresel sistemin sadece adaletsizliğini değil, aynı zamanda iki yüzlülüğünü de gösterdi. Her şey gözlerimizin önünde yaşandı ve yaşanıyor. Gazeteciler katledildi, uluslararası basın kuruluşları ses çıkarmadı. Çocuklar, kadınlar, daha ağzı süt kokan bebekler öldürüldü. İnsan hak ve hürriyetlerinden dem vuranlardan kayda değer hiçbir itiraz yükselmedi. Gezi olayları sırasında İstanbul'a kamp kurup 24 saat canlı yayın yapanlar, on aydır Gazze'de üç maymunu oynuyorlar. Hendek teröründe şehir eşkıyalarını kurtarmak için çırpınanlar, on aydır Gazzeli mazlumlar için kıllarını dahi kıpırdatmıyor."
"Dijital faşizmle karşı karşıyayız"
Mesele Türkiye olunca aslan kesilen Batılı kurum ve kuruluşların 40 bin insanı katleden İsrail karşısında süt dökmüş kediye döndüğünü belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Hiçbirisi ortalıkta görünmüyor. Meselenin daha vahim tarafı, bu kurum ve şirketlerin Filistin konusundaki tavrının, kayıtsızlığı dahi mumla aratmasıdır. Açıkça katliam destekçiliği yapmaya başladılar. Öyle ki İsrail vahşetini gizlemek ve Filistin halkının sesini kısmak için her yola başvuruyorlar. Bilhassa sosyal medya şirketleri gemi azıya çekti, adeta militanlaştılar. İsrail'i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür uygulamayı kendileri için görev addediyorlar. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına bile tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizmle karşı karşıyayız." diye konuştu.
Heniyye'nin şehadetinin, Batılı ülkelerde düşünce ve ifade hürriyetinin sınırlarını İsrail'in kaprislerinin belirlediğini net bir şekilde gösterdiğini dile getiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Her türlü ahlaksızlığı, fuhşiyatı ve terör örgütü destekçiliğini özgürlük parantezine alıp teşvik eden bu şirketler, Filistin halkının şanlı direnişine ve kahraman evlatlarına sanal alemde açıkça savaş açmıştır. Gelinen noktada, sosyal medya şirketlerinin çıkarlarına dokunan her hususta mafya gibi davrandıklarına bizzat şahit oluyoruz." dedi.
"Binlerce insanın hayatı karardı"
Sosyal medya platformlarının daha önce Türkiye ile ilgili meselelerde çifte standart uyguladığını anımsatan Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şunları söyledi:
"Uyarılarımıza rağmen FETÖ'den PKK'sına kadar tüm terör örgütleri bu mecralarda istedikleri gibi at koşturuyorlar. Yine bu platformlarda ülkemizin ortak değerlerine, milletimizin inancına, mukaddesatına alenen hakaret ediyorlar. Suç ve terör şebekeleri bu mecralarda istedikleri propagandayı yapıyorlar. Yalan, provokasyon ve kışkırtma bu platformların en belirgin özelliği haline geldi. İtibar suikastları sebebiyle şimdiye kadar binlerce insanın hayatı karardı, nice vatandaşımız mağdur oldu. Ama bu şirketler ellerinde her türlü imkan olduğu halde mağduriyetlerin önünü kesecek etkili hiçbir adım atmadı. Bu konudaki isteksizlikleri maalesef halen devam ediyor. Amerika ve Avrupa'daki kurallara uyma noktasında gösterdikleri özeni, mesele Türkiye olunca, vatandaşlarımızın mağduriyeti olunca, bizdeki katalog suçlarla mücadelede olunca bilinçli bir şekilde maalesef esirgiyorlar. Bu husustaki rahatsızlığımızı daha önce pek çok kez dile getirdik. İlgili kurumlarımız vasıtasıyla diyalog hattı da kurmaya çalıştık. Ancak arzu edilen işbirliğini henüz tam manasıyla tesis edemedik"
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, "Hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle, ifade hürriyetiyle, işiyle, aşıyla, ticaretiyle, hayat tarzıyla herhangi bir sorunumuz yok. Bugüne kadar da bu tarz yollara tevessül etmedik. Ne yaptıysak daima hukuk ve demokrasi zemininde yaptık." dedi.
Sosyal medya konusundaki rahatsızlıklarını daha önce pek çok kez dile getirdiklerini ve ilgili kurumlar vasıtasıyla diyalog hattı da kurmaya çalıştıklarını belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, buna rağmen arzu edilen işbirliğini henüz tam manasıyla tesis edemediklerini söyledi.
"Burada, şirketlerin tavrı kadar rahatsız edici bir diğer durum, ülkemizdeki muhalefetin kaypak tutumudur." diyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bakınız Türkiye, egemenlik hakları çerçevesinde bir adım atıyor, bir tedbir uyguluyor ancak şirketlerden önce meselenin önüne arkasına bakmadan 'acaba biz bundan nasıl menfaat sağlarız' diyen muhalefet partileri hemen ayağa kalkıyor. Sosyal medya platformlarının rezilliklerini bir kez olsun eleştirmeyenler, bu platformların sanal alemde estirdikleri faşizme bir çift laf etmeyenler, bakıyorsunuz nefes nefese klavye ve ekran başına geçip sosyal medya hesaplarından Türkiye'yi Batılılara şikayet sırasına giriyorlar. Bu platformların ayyuka çıkan sansürcülüğü, bütün bunlar karşısında kağıttan kaplana dönüşenler, ülkemizi tenkit etme hususunda hemen aslan kesiliyorlar. Kimse kusura bakmasın ama özgürlükleri savunmak böyle olmaz. Bunun adı ifade hürriyetine sahip çıkmak da değildir. Rahmetli Malik El Şahbaz'ın tarifiyle, bunun adı 'ev zenciliği'dir. Batıdan çok Batıcı, İsrail'den çok İsrailci, ezik olduğu kadar fırsatçı da olan bu ev zencilerinin hayattaki tek varlık gayesi sahiplerine şirinlik yapmaktır. Bizim bunlarla işimiz yok. Bugüne kadar ev zencilerini muhatap kabul etmedik, onlara sadece acıyarak baktık. Mücadelemizi onların efendilerine karşı yürüttük. Bugün de kuklalarla vakit harcamıyor, asıl onları oynatan kuklacılara odaklanıyoruz."
"Bizim kimsenin özgürlüğüyle, işiyle, aşıyla, ticaretiyle bir sorunumuz yok"
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, son haftalarda sosyal medya şirketlerinin bu alandaki tekel konumlarını dünyadaki hak ve özgürlükleri desteklemek için değil, siyaset ve toplum mühendisliği projelerini hayata geçirmek için kullandıklarını bir kez daha gördüklerini vurguladı.
Sosyal medya platformlarının demokrasi ve toplumsal barış için arz ettiği tehlikelere işaret etmenin asla sansürcülük olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Asıl sansürcülük, bunlara gözlerini kapamak, şahsi menfaati uğruna bunlara ses çıkarmamaktır. Biz böyle bir tutarsızlığın içinde yer almayacağız. Tabii burada şunun da altını özelikle çizmek istiyorum, hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle, ifade hürriyetiyle, işiyle, aşıyla, ticaretiyle, hayat tarzıyla herhangi bir sorunumuz yok. Bugüne kadar da bu tarz yollara tevessül etmedik. Ne yaptıysak daima hukuk ve demokrasi zemininde yaptık. Şimdi de amacımız Anayasamızın verdiği imkanlar dahilinde, insanımızın hakkını korumaktır. Türkiye'nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine saygı gösterilirse mesele zaten kendiliğinden hal yoluna girecektir." diye konuştu.
"Korku duvarlarını yıktık, vesayeti gerilettik, milli iradeyi güçlendirdik"
AK Parti'nin siyaset felsefesinin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" prensibi üzerine inşa edildiğini belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, devletin görevinin vatandaşlarına onurlu, müreffeh, huzurlu, temel hak ve hürriyetlerini serbestçe kullanabildiği bir düzen tesis edebilmek olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bu anlayışla 22 yılda devletin milletine karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmesi için çok çaba harcadıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Eğitim hakkı, yaşam hakkı, din ve vicdan hürriyeti gibi alanlarda bundan 22 yıl önce hayal dahi edilemeyen seviyelere geldik. Korku duvarlarını yıktık, vesayeti gerilettik, milli iradeyi güçlendirdik, eşit vatandaşlık temelinde 'devlet-birey' ilişkisini yeniden düzenledik. Klavyeler, kelimeler, harfler, düşünceler üzerindeki kısıtlamaları bir daha geri gelmemek üzere biz kaldırdık. Hiç kimseyi dışlamadan, kimseyi ötekileştirmeden, 85 milyonun her bir ferdini aynı samimiyetle bağrımıza bastık. 22 yıl öncesinin Türkiye'sini hatırlayanlar, ülkemizin bugünkü konumunu gayet iyi takdir etmektedir."
Türkiye'nin hak ve özgürlükler alanında tartışmasız bir şekilde çağ atladığını, ülke tarihinin en büyük reform hamlelerinin kendi dönemlerinde gerçekleştirildiğini belirten Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "Ancak bunun yeterli olmadığının farkındayız. Hayatın değişim dinamiklerine göre talepler ve ihtiyaçlar farklılaşıyor, vatandaşlarımızın bizden ve devletinden beklentileri de çeşitleniyor. Yeni Türkiye'nin ihtiyaçları çerçevesinde yeni reform paketlerini devreye alarak, inşallah bunları karşılamaya çalışacağız." dedi.
"Toplumun her kesiminden bireylerin bu eğitim programına katılımını önemsiyoruz"
Düzenlenen eğitim programının, hem hafıza tazeleme hem de yeni hedefler tespit etmeye yardımcı olacağını dile getiren Cumhurbaşkanımız Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnsan Hakları Başkanlığımızın hazırladığı kitap çalışmalarının da AK Parti hükümetlerinin örnek insan hakları karnesini ortaya koyacağına inanıyorum. AK Parti olarak toplumun her kesiminden bireylerin bu eğitim programına katılımını önemsiyoruz. Toplumun tüm katmanlarına hitap eden eğitim programımızı daha müreffeh bir Türkiye yolunda atılmış kıymetli bir adım olarak görüyorum."
İnsan hakları konusundaki çalışmalarının devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanımız Erdoğan, bu önemli konunun her zaman gündemlerinde yer alacağını da vurguladı.