Filistin`in Geleceği Konferansı: “Eğer acıyı hissediyorsanız, hayattasınız. Başkalarının acısını hissediyorsanız, insansınız.”
Genel Başkan Yardımcımız Zafer Sırakaya, "Filistin'e yardım tek başına yeterli değildir. Her türlü işgalin sona erdirilmesi ve Filistin halkının egemenlik, güvenlik ve kendi kaderini tayin hakkını onurlandıran bir siyasi çözüm için baskı yapmalıyız." dedi.
Sırakaya, Partimizin Konferans Salonu'nda, Dış İlişkiler Başkanlığı ve İnsan Hakları Başkanlıkları tarafından düzenlenen Filistin'in Geleceği Konferansı'nın açılışında konuştu.
Filistin'in Geleceği Konferansı'na katılmanın bir onur vesile olduğunu ifade eden Sırakaya, farklı kültür, millet ve inançlardan Filistin için bir araya geldiklerini söyledi.
Adalet için ortak bir taahhüdü teşvik etmek adına iletişim kurmaları gerektiğini vurgulayan Sırakaya, "Bu konferans değişim çabalarımızda önemli bir adım olacaktır. İnançlarımıza göre yaşamak bir görev, fakat hayatı korumak ilahi bir emirdir. Lev Tolstoy'un dediği gibi 'Eğer acıyı hissediyorsanız, hayattasınız, başkalarının acısını hissediyorsanız insansınız'." ifadelerini kullandı.
Sırakaya, bugün sınırları aşan bir krizle karşı karşıya olduklarını belirtti. Doğu ile batı arasında bir köprü olan Türkiye'nin tarihinin, tüm tarafların hak ve beklentilerini gözeten bir çözümü savunma sorumluluğu verdiğini vurgulayan Sırakaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu vizyon, Filistinlilere kendi kaderlerini tayin etme ve güvenlik haklarını sağlarken, İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarına da saygı göstermeyi içeriyor. Stratejik konumda bir ülke olarak, Türkiye sadece diplomatik kaynaklar sunmakla kalmaz, adil bir arabuluculuk taahhüdünü de sunar. Diyalogları kolaylaştırmaya, uluslararası hukuka saygıyı teşvik etmeye ve müttefiklerimizle birlikte şiddeti durdurmak ve devam eden insani krizi ele almak için hazırız."
"Kadınlar ve çocuklar üzerindeki yük gerçekten yürek parçalayıcı"
Zafer Sırakaya, bu buluşmanın konferanstan fazlası, bir eylem çağrısı olduğunu dile getirdi.
Uluslararası destekle adil ve barışçıl bir geleceğin mümkün olacağına inandıklarını vurgulayan Sırakaya, şunları söyledi:
"Bu konferans, sevdiklerini, evlerini ve topraklarını kaybeden on binlerce aileye adalet arayışında bizi bir araya getiriyor. Filistin, dünyanın en büyük açık hava hapishanesinden şimdi dünyanın en büyük çocuk mezarlığına dönüşmüş olan bir bölgeye dönüştü.
Sivil yaşamlar, özellikle de kadınlar ve çocuklar üzerindeki yük gerçekten yürek parçalayıcı. 1948'deki Nakba, milyonlarca Filistinliyi evlerinden ve topraklarından mahrum bıraktı. Bu çatışma 2 milyon Filistinliyi daha evlerinden kopardı. Lübnan savaşında 1,2 milyon insan daha yerinden edildi. Toplam yaklaşık 3,5 milyon insan, bölgedeki trajediden etkilenmiş durumda. 42 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, 96 binden fazlası yaralanmıştır. Aileler parçalanmış, topluluklar darmadağın olmuştur. Masumlar en ağır bedeli ödemeye devam etmektedir."
"İnsani yardım kuruluşları çatışma bölgelerine sınırsız erişim sağlamalı"
Sırakaya, sadece uzaktan bir çatışma izlemediklerini, insanlığın sınandığı bir insani felakete tanıklık ettiklerini vurguladı.
Filistin için öncelikle acil insani yardımı talep etmeleri, tıbbi yardım, temiz su, gıda ve barınma gibi temel ihtiyaçlara erişimi sağlamalarının gerektiğini anlatan Sırakaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Uluslararası insani yardım kuruluşları çatışma bölgelerine sınırsız erişim sağlamalı, sivillerin ihtiyaç duydukları desteği almaları garanti edilmelidir. Filistin'e yardım tek başına yeterli değildir. Her türlü işgalin sona erdirilmesi ve Filistin halkının egemenlik, güvenlik ve kendi kaderini tayin hakkını onurlandıran bir siyasi çözüm için baskı yapmalıyız. Uluslararası toplumun sorumluluğu yalnızca kınamak değil, kararlı bir şekilde harekete geçmektir. Bu tarz bir eylem olmazsa savaş makinesi Netanyahu kontrolsüz kalacak ve bölgesel bir krizi tetikleyecektir. Anlamlı değişim yaratma gücü diplomasinin ve yaptırımların araçlarında saklıdır, ancak bunlar amaç ve kararlılıkla uygulanmalıdır."
"Bizi bölen anlatılara karşı çıkmak zorundayız"
Genel Başkan Yardımcımız Sırakaya, küresel yönetişimin aşınmasının yalnızca Filistin'i değil, adalet talep eden her ulusu tehdit ettiğini söyledi.
19 Temmuz'da Uluslararası Adalet Divanının İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin hukuksuzluğunu açıkça ortaya koyan bir tavsiye niteliğinde görüş yayınladığını anımsatan Sırakaya, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bunu takiben, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 18 Eylül'de İsrail'e uluslararası hukuka uyması çağrısında bulunan bir karar aldı. Bunlar yalnızca birer istek değil, uluslararası hukuk ve evrensel adalet ilkelerine dayanan taleplerdir. Filistin devletinin tanınması bu davayı ilerletmek için hayati önem taşıyor. İspanya, Norveç, İrlanda ve Slovenya gibi ülkelerin Filistin egemenliğini tanıma yönündeki son adımlarını takdirle karşılıyoruz. Bu, adaletin gerçekleşebileceği ve gerçekleşmesi gerektiğine dair bir umut ışığıdır. Küresel vatandaşlar olarak, bizi bölen anlatılara karşı çıkmak zorundayız. İnançlarından ötürü yalnızca Müslümanların hedef alınmasına nasıl karşıysak antisemitizme de aynı şekilde karşıyız. Tarih boyunca Türkiye olarak inançları ve kültürlerinden dolayı yanlış bir şekilde zulme uğrayan Yahudi topluluklarına kucak açtık. 1400'lerin sonlarında Sefarad Yahudilerine kucak açtık ve aynı şekilde, Holokost'tan kaçan Yahudi topluluğunu da koruduk."
"Buradan yenilenmiş bir amaç duygusuyla ayrılalım"
Sırakaya, siyasi partilerin demokrasiyi korumanın merkezinde yer aldığını, konferansın da bu demokrasinin bir tezahürü olduğunu aktardı.
AK Parti olarak, dünyanın dört bir yanından katılımcılarla bu küresel etkinliğe ev sahipliği yapmaktan gurur duyduklarını anlatan Sırakaya, "Amacımız, devam eden soykırımdan etkilenen tüm masum hayatları anlamak ve onlara umut taşımaktır. Buradan yalnızca yasla dolu kalplerle değil, yenilenmiş bir amaç duygusuyla ayrılalım. Umarım, bu konferans Filistin halkına umut, adalet ve barış sağlamaya bir adım daha yakınlaşmamıza vesile olur." dedi.