Yükleniyor...

Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan, TBMM Grup Toplantımızda konuştu

 

Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Grup Toplantımızda yaptığı konuşmada, Türkiye'ye yeni eserler ve hizmetler kazandırmak için çalıştıklarını belirtti.

Yıl başından bugüne kadar yaptıkları işlerin, 20 yılda asırlık eser ve hizmetleri nasıl Türkiye'ye kazandırdıklarını göstermek için yeterli olduğunu ifade eden Erdoğan, yılbaşından bugüne kadar hizmete sunulan yatırımlara ilişkin bilgi verdi.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAS) Uçak Üretim Tesisi'ni hizmete açtıklarını, Konya-Karaman hızlı tren hattını hizmete sunduklarını, organize sanayi bölgeleri mesleki eğitim merkezlerinin toplu açılışını yaptıklarını aktaran Erdoğan, "Test, eğitim ve istihbarat gemimiz Ufuk'un hizmete giriş törenine katıldık. Aydın Söke'de ülkemizin en büyük kağıt fabrikasını hizmete açtık. Giresun Dereli'de afet konutlarını hak sahiplerine teslim ettik. Boğazlara taktığımız dördüncü gerdanlık olan 1915 Çanakkale Köprüsü'nü hizmete sunduk. Tokat Havalimanı'nın açılış törenine katıldık. Malatya çevre yolunu canlı bağlantıyla hizmete açtık. Phaselis Tüneli'nin açılışını canlı bağlantı ile yaptık. Pınarhisar ve Çakıllı çevre yollarının açılış törenine canlı bağlantı ile iştirak ettik." diye konuştu.

İdlib'de ve diğer güvenli bölgelerde yapımına başlanan 100 bin briket evden tamamlanan 57 bininin açılış törenine mesajla katıldığını anımsatan Erdoğan, özel eğitim okullarına malzeme dağıtımı töreninde engelliler ve sporcularla buluştuğunu söyledi.

Deniz üzerine inşa edilen Rize-Artvin Havalimanı'nın açılış törenine de katıldığını anlatan Erdoğan, birçok ilde sayısız toplu açılış törenine, Ankara ve İstanbul'da ise sayısız programa katıldığını hatırlattı.

İstanbul'un fethinin 569. yıl dönümünün coşkusunu, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi müjdesi ve 560 bin kişinin katılımıyla paylaştıklarını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Mevlana hazretleri 'Güzel günler sana gelmez, sen ona yürü' diyor. Biz bu çalışmalarımızla ülkemizi aydınlık bir geleceğe doğru taşıyoruz. Fethin bitmeyen bir mücadele olduğunun bilinciyle durmadan, dinlenmeden yolumuza devam ediyoruz. İstanbul'a, sahip çıkılacak bir emanet yerine talan edilecek bir nimet olarak bakanlar, sadece fethin sırrını değil, sadece Osmanlı'yı değil, Cumhuriyet'i de anlayamaz, bugün bizim yaptıklarımızı da anlayamazlar. Her zaman söylediğimiz gibi asıl olan gönüllerin fethedilmesidir. Tarih, fethettiğimiz her yerde güveni, huzuru, hoşgörüyü ve refahı hakim kılmak için verdiğimiz büyük mücadelenin şahididir. Bugün de ecdadımızdan aldığımız ilhamla kendi vatanımızı ve bayrağımızı dalgalandırdığımız her yeri esenlik yurdu haline getirmenin mücadelesini veriyoruz. İşte bunun için 29 Mayıs 1453'ü maziden atiye kurduğumuz köprünün en önemli ayaklarından biri olarak görüyoruz."

"AYASOFYA, MEDENİYETİMİZDEKİ SEÇKİN YERİNİ TEKRAR ALMIŞTIR"

Ayasofya'yı 84 yıl sonra asli hürriyetine yeniden kavuşturarak, fethin bağrında açılan yarayı kapattıklarını vurgulayan Erdoğan, "Boynu bükük, gözü yaşlı, yüreği yaslı, mahzun Ayasofya ezanıyla, salatıyla, salavatıyla İstanbul'un kalbinde yükselen bir sancak olarak medeniyetimizdeki seçkin yerini tekrar almıştır." ifadesini kullandı.

Fetihten itibaren uzun bir süredir harap vaziyette olan İstanbul'un, kısa zamanda büyüleyici bir güzelliğe büründürülmesinin Avrupalıların da ufkunu genişlettiğini söyleyen Erdoğan, "Rönesans'ın izini takip ettiğinizde kendinizi bu topraklarda bulursunuz. Aradan geçen onca asra rağmen İstanbul hala yedi tepesi, boğazı, tarihten miras kalan ve yeni inşa edilen abide eserleriyle şairlerin, bestekarların, ressamların ilham kaynağı olmayı sürdürüyor." görüşünü paylaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çamlıca Tepesi'nde yapılan çalışmalara da değinerek, şöyle devam etti:

"O demir kulelerle vesaire bir kirlilik abidesiydi, tamamen bir rezaletti. Çevrecilik adına konuşanların hiçbirisi kalkıp da 'Biz ne yapıyoruz, burada bir çevre katliamı var' demediler. Biz geldik ve bütün oradaki demir yığınlarını kaldırdık, oraya şu andaki muhteşem bir tasarım olan Çamlıca Kulesi'ni diktik. Her renkten, her kökenden, her inançtan, her meşrepten insanın dünyanın dört bir yanından gelip İstanbul'da yaşamayı, üretmeyi, okumayı tercih etmesi bize yük değil tam tersine kazançtır. Biz böyle bakarken ana muhalefet nasıl bakıyor? 'Bunlar kaçkın, bunları buraya alamayız' diyor. 'Biz geldiğimizde bunları geldikleri yere göndereceğiz' diyor. İşte bizim aramızdaki fark bu. Bunlar medeni değil, bunlar gayrimedeni. Medeniyetimizin başkenti İstanbul'a ne yapsak, hangi hizmeti getirsek, hangi eseri kazandırsak borcumuzu ödeyemeyiz."

Medeniyet hayalini bile çınar ağacının kökleri, dalları, yaprakları üzerinden kuran bir millete yakışanın, en büyük şehrini böyle bir eserle taçlandırmak olduğuna işaret eden Erdoğan, dünyanın en modern, en büyük, en işlevsel havalimanlarının başında gelen İstanbul Havalimanı'nın her geçen yıl artan yolcu sayısı ve prestijiyle ülkenin yüz akı eseri olarak faaliyetlerine devam ettiğini, Atatürk Havalimanı'nın ise askeri havalimanı, hizmete açık sivil pisti, havacılık faaliyetlerinin sürdüğü diğer birimleriyle kısmen bu vasfını sürdürdüğünü ve sürdüreceğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mesela biz, yurt içi ve yurt dışı seyahatlerimizde Atatürk Havalimanı'nı kullanıyoruz. Aynı şekilde yabancı devlet başkanları da burada karşılanıyor ve uğurlanıyor. Havalimanı içindeki acil durum hastanesine yapılan uçuşlar da buradaki pistten gerçekleştiriliyor." diye konuştu

Atatürk Havalimanı'na 3 ayda 1006 odalı hastane inşa ettirdiklerini anlatan Erdoğan, "Bize yakışan budur. Biz ana muhalefetin, affedersiniz, kalkıp da adeta hal binasını hastane diye takdim etmek suretiyle milleti aldatma yarışı içinde değiliz. Onlara o yakışır. Bize de 3 ayda Atatürk Havalimanı'nda işte 1006 odalı hastane yapmak yakışır." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hastanenin, içinde MR, ultrasonografi ve tomografinin bulunduğu eksiksiz sayılabilecek bir tesis olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aynı şekilde, aynı süre içerisinde Sancaktepe'de yine aynı oda sayısına, aynı iç donanıma sahip şehir hastanesini yaptık. Tabii onunla yetinmeyeceğiz. Bunların özelliği şu, her ikisinde de havaalanı var. Yurt dışında, Hollanda'da, Almanya'da, şurada, burada ölüme terk edilen vatandaşlarımız vardı. 'İşte bu entübe, artık kurtulmaz.' dediklerini bizler, oradan ambulans uçağımızla aldık, ülkemize getirdik ve şimdi burada tedavileri devam ediyor. Elhamdülillah, Allah'ın verdiği ömrü kimse bir an öne bir an sonraya alamaz. Dün yeni bir haber daha geldi. Almanya'da yaşlı ama 'Artık bunun için ölüm vaki.' dedikleri bir hastamız var. Herhalde Bakan'ımız onu da takip ediyordur. Televizyonda gördüm, duydum. Biz yine elimizden geleni yapacağız. Bize düşen nedir? Biz esbaba tevessül ederiz, netice Rabb'imiz'e aittir. Biz, Batı'nın veya Batılı'nın yaptığı gibi ölümü gözleyenlerden değiliz. Biz her an ölecekmiş gibi hazırız ama kalkıp bir hasta için de 'Bu entübedir, dolayısıyla her an gidebilir.' diye ağıtlar yakmayız. Rabb'in bize verdiği emaneti, en güzel şekliyle bizler kullanmaya mecburuz, memuruz."

"İGA DÜNYADA BELKİ DE BİR NUMARA OLACAK"

Erdoğan, İstanbul'un en yoğun yerleşim yerlerinin ortasında kalan Atatürk Havalimanı'nı eski fonksiyonuyla devam ettirmeye çalışmanın, hem İstanbul'a hem de İstanbullulara büyük haksızlık olacağını belirtti.

Gürültüden hava kirliliğine, şehir ve hava trafiğinin yoğunluğundan kapasitesinin sonuna gelinmesine kadar pek çok sebeple Türkiye'nin ve İstanbul'un artık daha uygun bir yerde yeni bir havalimanına ihtiyacı olduğunu dile getiren Erdoğan, bu ihtiyacı karşılayacak bir eseri Yap-İşlet-Devret yöntemiyle Hazineye hiçbir yük getirmeden, tam tersine girdi sağlayarak ülkeye kazandırdıklarını kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kısa adı İGA olan bu havalimanımız, şu anda dünyada ilklerde. Modern, lüks her yönüyle. Bu havalimanımızı şu anda daha geliştiriyoruz. Zira orada, bu havalimanımızın gelen-giden yolcularla ilgili otel ihtiyaçlarına yönelik de yüklenici firmaya gerekli desteği vereceğiz. O otelleri yapmak suretiyle İGA çok daha güçlü hale gelecek. Bunun yanında tabii pistler noktasındaki eksiğini de inşallah giderecekler. Böylece İGA dünyada belki de bir numara olacak. Sadece ticaretin bel kemiği olan kargo kısmı Atatürk Havalimanı kadar olan yeni havalimanımızı, etap etap büyütmeye devam ediyoruz."

Atatürk Havalimanı arazisinin kullanılmaya devam eden kısımları dışında kalan 5 milyon metrekarenin üzerindeki alanını, Millet Bahçesi yaparak İstanbul'un hizmetine sunduklarını aktaran Erdoğan, bu bölgeye Fetih yılını çağrıştırması için 145 bin 300 fidan ve ağaç dikeceklerini, vatandaşların kitap okumadan yürüyüşe, fuardan müzeye, spordan pikniğe her türlü ihtiyacını karşılayacak altyapı kuracaklarını söyledi. Erdoğan, "Yaşlısıyla, çocuğuyla, engellisiyle her kesimden kardeşimizin huzur içinde vakit geçirebileceği, günde 1 milyon insanın yararlanabileceği bir eser ortaya çıkartıyoruz. Bu arada 350 yaşında bir zeytin ağacının da dikimini yaptık. Onunla da oraya farklı bir şahsiyet, farklı bir onur kazandırıyoruz." şeklinde konuştu.

"KARŞI ÇIKACAK AKLI BAŞINDA TEK BİR KİŞİ BULAMAZSINIZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen pazar günü gerçekleştirilen İstanbul'un fethinin yıl dönümü ve Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi'nin temel atma törenine ilişkin video görüntülerinin izletilmesinin ardından, "Nasıl?" sorusunu yöneltti. AK Parti'li milletvekilleri, Erdoğan'a alkışlarla karşılık verdi. Erdoğan, "Kayıtlara göre, Emniyet'in verdiği resmi rakam, 560 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz program. Bay Kemal dikkat et, 'Zulüm 1453'te başladı.' dediniz. Senin avanen, İstanbul'umuzun başta Kadıköy olmak üzere bütün buralarda duvarlara bunları yazdı." dedi.

Yalan ve iftira ile Millet Bahçesi üzerinden kendilerine saldıranlara da en güzel cevabı, pazar günü verdiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dünyanın hiçbir yerinde bir şehre böylesine bir yeşil alan kazandırılması projesine karşı çıkacak aklı başında tek bir kişi bulamazsınız. Bulursunuz da… Ülkemizde birileri, böyle bir hizmeti dahi siyasi husumet aracı haline getirebilecek kadar akıllarını, vicdanlarını, ahlaklarını kaybetmiştir. Bu ülkede güya işi, ağaç dikmeyi teşvik etmek olan, çevrenin ve yeşilin korunmasını savunmak olan, şehirlerimizi daha yaşanabilir yerler haline getirebilecek projeler üretmek olan pek çok kuruluş var. Ancak bunlar çevrecilik ve ağaç sevgisi adına, bizim yaptığımız her projede, her hayırlı yatırımda, attığımız her adımda karşımıza dikilmişlerdir. Beklerdik ki aynı çevreler, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi konusunda yanımızda olsun, karşı çıkanlara 'Durun, ne yapıyorsunuz? Böyle bir projeye karşı mı çıkılır?' desinler."

Necip Fazıl Kısakürek'in "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak/Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak/Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden/Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden." dizelerini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte üstat adeta bunları ve bugünü okudu. Biz, inşallah bu süreci çalışarak; durmadan, yılmadan, usanmadan devam ettireceğiz. Peki bunlardan Millet Bahçesi tartışmalarında bıraktım eylemi, en küçük bir ses çıktığını gördünüz mü, duydunuz mu? Göremezsiniz, duyamazsınız. Çünkü bunların derdi çevre değil, bunların derdi ağaç değil. Kendi kısır ideolojik saplantılarına, kendi hastalıklı yaşam biçimi dayatmalarına çevreyi ve ağacı malzeme yapanların maskeleri, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi tartışmasında bir kez daha düşmüştür. Açık konuşuyorum; bu ülkede bizden daha samimi ve gayretli çevreci de yoktur, ağaç sevgisi bizden daha fazla kimse de yoktur. Bu iş bizim işimiz. Biz, kimin ne dediğine, kimin kendini nasıl paraladığına bakmadan eser ve hizmet kervanımızı yürütmeyi sürdürüyoruz. İnşallah önümüzdeki yıl fethin 570. yıldönümü törenlerini, Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi'nin tamamlanan kısımları üzerinde yaparak bu kifayetsiz muhterislere hak ettikleri cevabı bir kez daha vereceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylesine önemli bir projenin hayata geçirilmesinde emeği geçen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile diğer tüm kurumları tebrik etti.

Van'ın dışlanmışlığından, terk edilmişliğinden söz ederken, bu şehri 2011'deki depremin ardından adeta sıfırdan yeniden inşa ettiklerinden bile haberi olmadığını belirten Erdoğan, "Bu depremden sonra Van'ın ne halde olduğunu biliyor musun sen Bay Kemal? Acaba sen ondan sonra kaç kere Van'a gittin? Kaç kere Erciş'e gittin, kaç kere Edremit'e gittin, kaç kere acaba Van'ın merkezini dolaştın?" diye sordu.

Bugüne kadar Van'a en az 35 milyar harcama yaptıkları bilgisini veren Erdoğan, "Altyapısı, üstyapısı, hele hele Edremit adeta denize nazır villa diyeceğim, bu hale geldi. O binalar villa görüntüsünde, oraya böyle bir estetik kazandırıyor. Erciş'e geliyorsunuz, öyle. Çünkü, biz biliyorsunuz 'Van Gölü' demiyoruz, 'Van denizi' diyoruz. Bütün bunları en güzeliyle bir taraftan Van Gölü Bitlis'e bakıyor; Erciş, Edremit bütün buralara bakan yer ama, Bay Kemal'e sorsanız, Kağıthane'ye 'kağıttepe' dediği gibi, buraya da herhalde benzer bir şey söyler. Haritadaki yerini bile gösteremez." değerlendirmesinde bulundu.

Siyasi ömrünün büyük bir kısmının buralara sık sık yaptığı ziyaretlerle geçtiğini belirten Erdoğan, "Biz böyle çalıştık. Hala da böyle çalışıyoruz. Van'da eğer PKK örgütünün uzantısı olanlar görevde olmuş olsaydı, inanın şu anda suyu olan bir Van bulamazdınız. Onların döneminde bile buraya, DSİ'nin böyle bir görevi yok, olmadığı halde Van'a suyu biz götürdük." dedi.

Büyükşehir Belediyesi statüsünde olduğu için suyu kendisinin temin etme zorunluluğu olduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstanbul'da aldığımız zaman İstanbul'da su var mıydı? Yoktu. Susuz bir İstanbul vardı. Kimden almıştık? CHP'den. CHP'den aldığınız İstanbul'da elhamdülillah susuzluğu en kısa zamanda giderdik ve İstanbul'u suya kavuşturduk ama bay Kemal bunları bilmez. Bu, bilgi fukarasıdır, siyasetin fukarasıdır, anlamaz bu işlerden. CHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum, İstanbul'u yaşadınız, Ankara'yı yaşadınız; Van'daki kardeşlerime sesleniyorum, siz de Van'daki o felaketi yaşadınız. Daha ilk geceden itibaren Van'da sizin yanınızda olanlar kimlerdi? Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarıydı. Aslında bunların hepsinden haberi var ama bunların gözleri vardır görmez, kulakları vardır duymaz, ağzı, dili var konuşamaz. Niye? Kalpleri mühürlüdür.

Devletin kaynaklarının terör örgütüne aktarılmasının önünü kesmek için kullandığımız belediye başkanvekili yöntemini öyle anlatıyor ki sanırsınız ses Kandil'den geliyor. Kendi belediye başkanlarının güya hizmetlerini anlatırken, doğrusunu yanlışını bir kenara bırakarak söylüyorum, öyle rakamlar veriyor ki toplamı bizim bir ilçe belediyemizin yaptıklarına denk gelmiyor. Arkadaşlar, bay Kemal, suyu akmayan musluğu açmak suretiyle çok büyük yatırım yaptığını söyleyecek kadar zavallı. 'Kimseye ayrım yapmadan veriyoruz' dediği sosyal desteklerin toplamı, bizim herhangi ortalama bir il veya büyükçe ilçe belediyemizin seviyesine çıkamıyor. CHP'li belediyelerdeki yolsuzluk operasyonlarını, 'millete hizmet için verilen kaynakları çalanın yakasına önce ben yapışırım' diyerek destekleyeceği yerde, bunları 'belediyeleri engelleme çabası' diye takdim ediyor. Milletin parasını çalan hırsızdır. Hırsızın sırtını sıvazlayan ise daha büyük hırsızdır. Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerdeki yolsuzluk operasyonlarına karşı çıkarak safını belli etmiştir. Van'ı överken, bu şehri İranlılar için nasıl cazip hale getireceğini anlatan da Kılıçdaroğlu; ülkemize gelen yabancı yatırımcıları en aşağılık şekilde tehdit eden de yine Kılıçdaroğlu. Niye biliyor musunuz? Çünkü bu zat inanın yalancı. Çünkü bu zat omurgasız, çünkü bu zat bir proje. Çünkü bu zat bir aparat. Bu zatın partisinin başına kaset komplosu ile geçirildiği günden beri Türkiye'nin milli çıkarlarına karşı sinsi bir savaş vermekten başka iş yaptığını gördünüz mu? Yine bu zatın ülkede yapılan tüm eserleri ve hizmetleri engellemeye çalışmaktan başka bir gayretine şahit oldunuz mu?

Ana muhalefet, yavru muhalefet; ne diyorlar? Gelmeyecekler de 'Biz gelirsek, bunların verdiği işi alan müteahhitlere ödemeleri yapmayacağız.' Siz ne cinssiniz ya? Devlette devamlılık esastır. Bunu nasıl dersin? Söke söke... Bu ülkede yargı var, biz bir hukuk devletiyiz. Nasıl vermezsin? Şakır şakır ödemeye mecbursun. CHP'nin milletvekili olmuş olan müteahhitlerine, 'Bu CHP'li müteahhit, dolayısıyla ben buna ödeme yapmam.' demedik. Hepsinin ödemesini şakır şakır yaptık ve iş de verdik. Niye? Bizde böyle bir kin yok. Bizde, gerçekten, samimi olarak işini yapana, yatırım yapana her zaman destek var."

"BU ZATI DAHA DA ÇATLATACAĞIZ"

"Bu zatın Demirtaş'ından Kavala'sına, FETÖ'cülerinden PKK'lılarına kadar ülke ve millet düşmanı teröristleri savunmaktan, hatta bunun için Ankara'dan İstanbul'a yürümekten başka bir çabası var mı?" sorusunu yönelten Erdoğan, "TURKEN Vakfının Amerika'daki yurt binasının inşaatını diline dolayan Kılıçdaroğlu'nun, mesela FETÖ'nün oradaki okul görünümlü fitne yuvalarından, PKK'nın oradaki faaliyetlerinden şikayetçi olduğunu hiç görmedik" diye konuştu.

Bu yurdun Amerika'da eğitim görecek öğrencilere hizmet vermek üzere yapıldığını dile getiren Erdoğan, "Peki Kılıçdaroğlu bu yurdu binbir türlü iftirayla diline dolayarak kime hizmet ediyor dersiniz? Rahmetli Muhammed Ali'nin çiftliğini de aynı vakfımız vasıtasıyla öğrencilerimizin hizmetine sunarak bu zatı daha da çatlatacağız daha da kıvrandıracağız." dedi.

"Bu zatın eğitim faaliyeti yürüten vakfımıza yaptığı her iftirayı burnundan fitil fitil getirmek de öteki dünyada yakasına yapışmak da boynumuzun borcudur" ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim çoluğumuzla çocuğumuzla uğraşmayı ailemizle uğraşmayı adet haline getiren bu zatın cemaziyelevvelini ortaya dökmesini de biliriz, bize yakışmaz, onun için sesimizi çıkarmıyoruz. Yalan olduğu ilgili kurumlar tarafından da mahkemeler tarafından da defalarca ispatlanmış konuları sanki ilk defa söylüyormuş gibi sürekli tekrarlama ısrarı, şahsiyetli bir adamın yapacağı iş değil." diye konuştu.

Bunun, bizzat sahiplerinin alenen ifade ettiği şekilde, Türkiye'deki yönetimi yalanla, iftirayla, çarpıtmayla, medya manipülasyonlarıyla, sosyal medya kampanyalarıyla değiştirme projesi olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu tipler omurgasız oldukları için önce kendilerine verilen senaryoya, sonra da karşılarındaki kitlenin rengine göre önce her şeyi söylerler, sonra dönüp inkar ederler. Kapısından içeriye giremediği yerlerdeki sefil halini, 'korkudan içeri kaçtılar' diyerek anlatacak kadar şahsiyet fukarası bu karikatür tip için harcadığımız her nefese acıyoruz. Rabb'im bu israfımızdan dolayı hepimizi affetsin. Fakat gerektiğinde hadsize haddini bildirmenin, 40 yetime kaftan giydirmekten daha üstün olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Biz doğruları yüzlerine çarpmayınca, meydanı boş bulup sürekli daha büyük yalanlara, daha büyük iftiralara sarılan bu hadsizlere zaman zaman ağızlarının payını verme eziyetine maalesef katlanıyoruz."

"SÜT DÖKMÜŞ KEDİ MİSALİ HİÇBİRİNİN SESİ ÇIKMADI"

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun hakkını yememek gerektiğini, onun, Haziran 2023'te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için rakip gördüğü herkesi ya aynı masa etrafında toplayarak kendine tabi kıldığını ya da ince manevralarla saf dışı bırakmaya başladığını belirtti.

Ülkenin ve milletin hayrına hiçbir eylemine, sözüne, destek beyanına şahit olmadıkları Kılıçdaroğlu'nun, konu kendi siyasi ikbali olunca "ya benimle olun ya önümden çekilin" diyerek nasıl şahinleştiğini ibretle takip ettiklerini kaydeden Erdoğan, "Gerçi bu zatın her ağzını açtığında hakkını savunduğu biri, cezaevinden 6'lı masanın tüm taraflarına 'utanmıyor musunuz, kendinize gelin' diye ayar verdi. Ama süt dökmüş kedi misali hiçbirinin sesi çıkmadı. Herhalde soluk borularını tutan el, ses çıkarmalarına izin vermedi." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu partilerin kimlerle, hangi masa etrafında toplanacaklarının, kimi aday göstereceklerinin kendi bilecekleri iş olduğunu, kendilerinin ise böyle bir sorunlarının bulunmadığını bildirdi.

Kılıçdaroğlu'na birkaç soru sormak istediğini ifade eden Erdoğan, "Bu sorulara öyle kıvırtarak, laf çevirerek, yuvarlak sözler ederek değil, kesin, kati, net cevap vermesini bekliyorum. Şayet bu delikanlılığı yaparsa kendisini siyaseten ve tıbben mazur görmekten vazgeçip muhatap almaya başlayabiliriz." sözlerini sarf etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorularını şöyle sıraladı:

"Birinci soru; PKK'dan YPG'ye bölücü terör örgütünün bütün unsurlarını, DHKP-C'den TİKKO'ya, FETÖ'den DEAŞ'a tüm terör örgütlerini, siyası uzantıları, medya destekçileri, yurt dışında bağlantılarıyla birlikte en şiddetli şekilde lanetliyor mu lanetlemiyor mu?

İkinci soru; Türkiye'nin PKK ve YPG'ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekliyor mu desteklemiyor mu?

Üçüncü soru; İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği tartışmalarında bir kez daha ortaya çıkan, Batı'nın terör örgütlerine ve ülkemizin milli çıkarlarına yönelik riyakar tutumuna karşı kendi devletinin izlediği politikaların yanında mı değil mi?

Dördüncü soru; Türkiye'nin Akdeniz ve Ege'de, sınır hattından kalıcı ekonomik bölgeler oluşturma çabalarına kadar verdiği milli mücadelede, ülkesinin safında mı karşımızdakilerin safında mı?

Beşinci soru; Dünyanın salgın ve savaş sebebiyle yaşadığı krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye en azından ilkesel düzeyde destek veriyor mu vermiyor mu?

Altıncı soru; Mahkeme kararları ve kurum açıklamalarıyla yalan olduğu tescillenmiş iddiaları bir kenara bırakıp, siyaseti ülkenin ve milletin adil çıkarları üzerinden yürütmeye var mı yok mu?

Yedinci soru; Siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hazırlatmak ve onaylatmak yerine kendi partisinin mensuplarıyla ve ülke kamuoyuyla belirlemeye yönelecek mi yönelmeyecek mi?

Sekizinci soru; Bin yıldır, kanlarımızla sulayarak, ebedi vatanımız haline getirdiğimiz bu toprakların tüm değerleri, sembolleri, birikimleri ve kazanımlarıyla asil bir devletin evladı gibi hareket etmeyi kabul ediyor mu etmiyor mu?

Dokuzuncu soru; Partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, her türden hırsızı, tacizciyi, tecavüzcüyü, istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüyor mu düşünmüyor mu?

Onuncu soru; Yüreği yetip 2023'te cumhurbaşkanı adayı olacak mı olmayacak mı?"

"BU KADARINA VERİLECEK CEVAPLARA DA RAZIYIZ"

Bu soruları uzatmanın mümkün olduğunu, ancak bu kadarına verilecek cevaplara da razı olduklarını dile getiren Erdoğan, "Eğer bu soruların cevaplarını milletimizin huzurunda, Bay Kemal dikkat, amasız, fakatsız, lakinsiz, samimiyetle ve açık bir şekilde verirse biraz önce de söylediğim gibi kendisiyle ilgili tutumuzu gözden geçireceğiz. Aksi takdirde 'yalancıdan siyasetçi olmaz' demeye, 'yalancıdan genel başkan olmaz' demeye, 'gavurun kılıcını çalandan adam olmaz' demeye, 'kendi ülkesini başkalarına şikayet edenden vatandaş olmaz' demeye, 'karikatür tiplerin hezeyanlarına millet mahkum edilmez' demeye, 'kifayetsiz muhterislere ülke teslim edilmez' demeye devam edeceğiz." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sözlerinin ardından salondaki milletvekilleri tarafından ayakta alkışlandı.

"Varsın onlar milletin geleceğini kabusa çevirmek için şeytanın aklına gelmeyecek ayak oyunlarıyla uğraşsınlar." diyen Erdoğan, kendilerinin AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak milletin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için engelleri birer birer aşarak Cumhuriyet'in 100. yılına, İstanbul'un Fethi'nin 600. yılına, Malazgirt'in 1000. yılına hazırlanmaya devam edeceklerini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Tarihimize 'Gezi Olayları' adıyla bir ihanet, bir utanç, bir vandallık vesikası olarak geçen hadiselerin dokuzuncu yılındayız. Olaylar, İstanbul'da Gezi Parkı'ndaki birkaç ağacın kesildiği iddiasıyla 2013'ün Mayıs sonu Haziran başı gibi alevlendirilmişti. Ağaç bahanesiyle çakılan kıvılcım, bir anda Türkiye'nin hükümetini, milli projelerini, uluslararası çıkarlarını hedef alan bir kalkışmaya dönüşmüştü. Düşünün, Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'nin içinde bu eşkıyalar, bu teröristler, bira şişeleriyle, bira kutularıyla adeta caminin içini pislemişti. Bunlar böyle, bunlar çürük, bunlar sürtük. Bunlar için ulu mabet nedir, ne değildir, böyle bir şey yok. Kamu binalarının, polis araçlarının, ambulansların, iş yerlerinin, sivil araçların, belediye otobüslerinin, sokakların, parkların, yakılıp, yıkıldığı Gezi Olaylarının arkasında hangi güçlerin olduğunu biz zaten biliyoruz da, tarih de yazacaktır. Bay Kemal orada mıydı, oradaydı. Niye? Çünkü başı çeken oydu. Bunlardan millete, vatana hayır gelmez. Bunlar ancak terör sevicilerle beraber çünkü kendileri de terör sevici. Siz bakmayın birilerinin Gezi Olaylarının arkasındaki karanlık tiplere 'demokrasi kahramanı' muamelesi yaptığına, bunların hepsi de yaptıkları ihanetin bilincinde olan beşinci kol elemanlarıydı."

"MİLLETİMİZİ BİRBİRİNE DÜŞÜRMEYE ÇALIŞANLARI, SİNSİ TUZAKLARINDA BOĞMAKTA KARARLIYIZ"

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve milletvekilleri Ahmet Şık ile Sera Kadıgil'in 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne astıkları pankartı kaldırmak isteyen polis ekiplerine mukavemet göstermesine ilişkin Erdoğan, "Dün 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne çıkıp görevini yapan polislere hakaret ederek, fiziki saldırı yaparak pankart asmaya çalışan tipler, bunun somut örnekleridir. HDP ve CHP listelerinden Meclis'e sokulan bu siyasetçi kılıklı provokatörler yaptıkları terbiyesizliğin hesabını hukuka ve milletimize vereceklerdir. Bu ne densizlik, bu ne edepsizliktir. Devletin polisine görevini yaparken yaptıkları iş, 'Ben milletvekiliyim', sen milletvekili olsan ne yazar? Şehitler Köprüsü'nde böyle bir pankartı sen, polise rağmen asamazsın, astırmazlar. Ne oldu, asamadınız, asamayacaksınız. Ayrıca hukuk önünde de bunun hesabını vereceksiniz. Aynı şekilde kültür sanat etkinlikleri üzerinden yaygara kopartarak milletimizi birbirine düşürmeye çalışanları, kendi sinsi tuzaklarında boğmakta kararlıyız." ifadelerini kullandı.

Beyoğlu Kültür Yolu Festivali'nin hükümetin sanata ve sanatçıya yaklaşımını gösteren en güzel organizasyon olduğunu dile getiren Erdoğan, 12 Haziran'a kadar sürecek bu festivalin 53 farklı kültür sanat kurumunun iştirakiyle 84 farklı noktada 5 bine yakın sanatçının katılımıyla 1500'den fazla etkinliğe ev sahipliği yaptığını anlattı.

Başkent Kültür Yolu Festivali'nin de Ulucanlar'dan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası binasına kadar önemli tüm kültür sanat yapılarını içine alacak şekilde 560 etkinliğin, 6 bine yakın sanatçıyla gerçekleştirileceğini söyleyen Erdoğan, "Tıpkı çevre konusunda olduğu gibi kültür sanat konusunda da ülkemize bizden daha çok hizmet getiren kimse olmadığına yürekten inanıyoruz." dedi.

"GEZİ OLAYLARI MASUM BİR İTİRAZ DEĞİL"

Gezi Olaylarının masum bir itiraz değil "planlı ve alçak bir kalkışma" olduğunu boşuna söylemediklerini vurgulayan Erdoğan, uluslararası yatırımcıların ülkeden çıkışından borçlanma faizlerinin artışına, borsanın düşüşünden döviz kurunun yükselmeye başlamasına kadar halen boğuşulan pek çok sorunun başlangıç noktasının Gezi hadisesi olduğunun altını çizdi. Türkiye'ye sadece yol açtığı maddi tahribatın bedeli 1,5 milyar dolar, dolaylı maliyeti yüzlerce milyar dolar olan bu hadisenin, arkasından gelen tüm oyunların ve tuzakların da işaret fişeği hüviyeti taşıdığını söyleyen Erdoğan, "Hatırlarsanız, Gezi Olaylarıyla yapamadıklarını, birkaç ay sonra FETÖ'nün emniyet yargı darbe girişimiyle, milli iradeyi devre dışı bırakıp, ülkenin meşru hükümetini devirmeye kalkarak tekrar denediler. Burada da başarılı olamayınca PKK'yı ve siyasi uzantılarını harekete geçirip Güneydoğu bölgemizdeki çeşitli il ve ilçelerimizde çukurlar açmak suretiyle maalesef o bölgenin güzelliklerini rezil ettiler. Sinsi senaryolar, sandıkta halkımızın iradesine çarpıp paramparça olunca 15 Temmuz'da FETÖ'cü hainler vasıtasıyla askeri darbe yapma cüretinde bulundular." diye konuştu.

"Biz, milletimizle birlikte darbecilere sokakları dar ederek bu planı da bozunca oyunların merkezi yurt dışına taşındı." diyen Erdoğan, "Sınırlarımız boyunca terör koridoru oluşturma gayretlerini, DEAŞ'lı ve PKK'lı teröristlerin inlerine girerek yaptığımız sınır ötesi harekatlarımızla akamete uğrattık. Bunu Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Bestler Dereler'de yaptık mı? Yaptık, yapmaya da devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

"BU SÜRECİ DE EN AZ HASARLA ATLATMAYI BAŞARACAĞIZ"

Ekonomiyi kur-faiz-enflasyon şer üçgeni üzerinden hedef alan saldırılara karşı tüm imkanlar ve kararlılıkla mücadele ettiklerine işaret eden Erdoğan, küresel sağlık ve güvenlik krizlerinin etkisiyle ekonomide büyük bedeller ödendiğini söyledi. Buna rağmen yeni yollar, yeni araçlar bularak yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyümeyi sürdürecek Türkiye Ekonomi Programı'nı hayata geçirmeyi başardıklarını dile getiren Erdoğan, "Geçtiğimiz yılı yüzde 11 büyümeyle kapatmıştık. Dün 2022 yılının ilk çeyrek büyüme rakamı açıklandı. Ne kadar, yüzde 7,3 olarak açıklandı. Hedeflerimize uygun bir seviyede çıktı. İstihdamda 30 milyonu geçerek tarihimizin rekorunu kırdık." dedi.

Hayat pahalılığın yükü altında canı yanan vatandaşların sıkıntılarını bildiklerini belirten Erdoğan, "Ancak küresel ekonomik dalgalanmaların sınır tanımaz etkisiyle benzer sıkıntıların gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada yaşandığını da unutmamalıyız. Tıpkı vesayetle, terörizmle mücadelemizde, tıpkı darbelere karşı mücadelemizde olduğu gibi birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarılarak çalışmaya devam edersek, inşallah bu süreci de en az hasarla atlatmayı başaracağız. Vatandaşlarımız müsterih olsun. Hiçbir insanımızı yokluğun, yoksulluğun, çaresizliğin pençesine terk etmeyeceğiz." değerlendirmesini yaptı.

"TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİNİN AÇTIĞI MARKET SAYISI 1300'E ULAŞTI"

Şu an itibarıyla Tarım Kredi Kooperatiflerinin açtığı market sayısının 1300'e ulaştığını bildiren Erdoğan, "Hedef; bunu da süratle ilk etapta 1500, 2 bin, 3 bine doğru çoğaltmak ve böylece Tarım Kredi Kooperatiflerimizden vatandaşlarımızın daha ucuz, daha sağlıklı ürünler elde etmesini sağlamak." dedi.

İstihdamı destekleyerek, sosyal yardım şemsiyesini genişleterek, çalışan ve üreten herkesin yanında yer alarak, enflasyondan kaynaklanan refah kaybını adım adım telafi edecek tedbirleri hayata geçireceklerini açıklayan Erdoğan, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesini bu dönemde çok daha öne çıkaracaklarını kaydetti.

İşçisi, işvereni, esnafı, çiftçisi, memuru ve emeklisiyle her kesimin sıkıntılarına çare olacak paketler hazırladıklarını, uygulamaya koyduklarına dikkati çeken Erdoğan, "Gerek gençlerimize gerek kadınlarımıza gerek esnafımıza başta devlet bankalarımız olmak üzere her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. İnşallah önümüzdeki haftalarda ve aylarda bu çerçevede yeni müjdelerle milletimizin karşısında olacağız. Bu ülkenin en garip insanının da karnının tok, üstünün pek, gönlünün huzurlu olduğunu görmeden bize rahat uyku uyumak haramdır." diye konuştu.

Libya'dan Karabağ'a kadar, Türkiye'nin kardeşlerine destek verdiği her yerde zafer nidaları yükseldiğini belirten Erdoğan, "Bölgemiz üzerinde yapılan ve aleyhimize sonuçlar doğuracak her hesabı bozduk, bozuyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, ilahi adaleti de unutmamak gerektiğini ifade ederek, Arapların "men dakka dukka" diyerek işaret ettiği hakikatin eninde sonunda herkesin kapısına dayandığını vurguladı.

Türkiye'nin güney sınırları boyunca yaşanan güvenlik sorunlarına ve insani trajedilere kayıtsız kalan Batı dünyasının, Karadeniz'in kuzeyinde başlayan bir sıcak çatışmayla kendini benzer bir krizin tam ortasında bulduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bizim, 11 yıldır taşıdığımız yükün çok küçük bir kısmıyla henüz 3 aydır yüzleşenler şimdiden feveran etmeye başladılar. Türkiye'nin yıllarca tüm yükünü çektiği, güvenlik ittifaklarına katkı vermek yerine imkanlarını kendi refahlarını artırmak için kullananlar, Ukrayna krizi sonrası NATO'nun kapısına dayandı. Tekrar ediyorum ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarıma, uluslararası camiaya; İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurusu işte böyle bir sürecin ürünüdür. Biz, her iki ülkenin de NATO üyeliğine, terör örgütü PKK'ya ve uzantısı kuruluşlara verdikleri destek sebebiyle karşı olduğumuzu hemen ve açıkça ilan ettik. NATO bir güvenlik kuruluşudur. NATO, terör örgütlerine destek kuruluşu değildir. Dolayısıyla bu terör örgütlerine bu ülkelerin, İsveç, Finlandiya, Almanya, Fransa, Hollanda... Polisleriyle beraber bunları koruma altına alıyorlar ve terör örgütü başının posterleriyle birlikte bu yürüyüşleri yapıyorlar. Almanya'da, Hollanda'da, Fransa'da, İsveç'te böyle. Hatta hatta kendi parlamentolarında bunların başlarını konuşturuyorlar. Daha ileri gidiyorlar, AİHM önünde çadırlar kurmak suretiyle para topluyorlar. Bütün bunlar göz önündeyken biz nasıl olur da bunlara 'buyurun, gelin girin' diyebiliriz?"

Daha önce Türkiye'deki yönetimlerin Yunanistan'ın NATO'ya girişini desteklediğini anlatan Erdoğan, ABD'nin 9 üssünün Yunanistan'da kurulmasına imkan hazırlandığını dile getirdi.

"TARİHTEN HİÇ DERS ALMIYOR MUSUN?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bir süre önce Yunanistan ile "Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey" anlaşması yaptığını anımsatarak, şunları söyledi:

"Dün Dışişleri Bakanı'ma da söyledim. Biz, Yunanistan ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey anlaşmamızı bozduk. Zira biz şahsiyetli dış politikadan yanayız. Eğer dış politikada şahsiyetini kaybetmiş olanlar varsa onlarla birlikte olmayı asla düşünemeyiz.

İkide bir uçaklarınla kalk, bize gösteri yap. Ne yapıyorsun sen? Kendine gel. Tarihten hiç ders almıyor musun? Tarihte neredeydin, şimdi neredesin. Ondan sonra başlıyorsun ağlayıp sızlamaya. Türkiye ile dans etmeye kalkma, yorulur, yolda kalırsın. Onun için de bu anlaşmayı ortadan kaldırmak suretiyle, arkadaşlarıma da söyledim, bunlarla artık ikili görüşmeleri de yapmıyoruz ve yapmayacaksınız. Çünkü bu Yunanistan yola gelmeyecek. Neymiş, Amerika'da Rum lobisiymiş, oraya gidecek, orada kongrede konuşma yapacak, o kongrede aleyhimize sözler sarf edecek. Arkadan Davos'a gidecek. Biz artık bunlardan bıktık. Dürüst olacaksan karşımızda koltuğun hazır ama dürüst olmazsan kusura bakma."

"ARAYAN ARAYANA"

Erdoğan, Türkiye'nin muvafakati olmadan İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliği mümkün olmadığı için yoğun bir diplomasi trafiği yaşandığına işaret ederek, "Arayan arayana. Niçin bu ülkelerin üyeliğine karşı olduğumuzu örnekleri ve gerekçeleriyle anlattık. Şu ana kadar da önümüze bizim ihtirazi kayıtlarımızı izale edecek somut herhangi bir belge konabilmiş değildir. AB üyeliği sürecimiz başta olmak üzere pek çok acı tecrübeyle belgeye bağlanmamış sözlere inanmamız asla mümkün değildir." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin, İsveç ve Finlandiya ile bu ülkelerin üyeliği konusunda ısrarcı olanlardan terör örgütleriyle bağlantılı tüm kurumların kapılarına kilit vurmalarını istediğini dile getiren Erdoğan, geçmiş bir yana bu günlerde dahi Avrupa'da ve bu ülkelerde, terör örgütü yandaşlarının şımarıklıklarına, Türkiye aleyhtarı faaliyetlerine nasıl göz yumulduğu ve destek verildiğinin ortada olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütü PKK ve uzantısı kuruluşların temsilcilerini en üst düzeyde ağırlayanların, Türkiye'nin terörle mücadele hassasiyetlerine saygı duyduklarına dair sözlerinin inandırıcı olmadığını söyledi.

İsveç ve Finlandiya'nın heyet gönderdiğini aktaran Erdoğan, "Çok enteresandır. Görüşmeyi yaptıkları gün, akşam İsveç devlet televizyonunda Salih Müslim ile söyleşi yapıyorlar. Bu nasıl bir duruştur, bu nasıl bir samimiyettir? Harf oyunlarıyla PKK'yı PYD, YPG yaparak veya başka isimlerle gizleyerek meşrulaştırmaya çalışanlar bizi değil kendilerine kandırıyorlar." diye konuştu.

Erdoğan, Avrupa'nın terör örgütlerine desteğini anlatan bir video gösteriminin ardından konuşmasına şöyle devam etti:

"Dünyanın en eli kanlı terör örgütünü demokrasi havarisi gibi göstermeye uğraşanlar, bizim nezdimizde PKK'nın öldürdüğü bebeklerin, kadınların, yaşlıların, öğretmenlerin, güvenlik güçlerimizin katilleriyle aynı saftadır. Çocukları örgüt ve onun siyasi görünümlü yapısı tarafından dağa kaçırılan Diyarbakır annelerinin çığlıklarına kulaklarını kapatan Avrupa'nın, silahlı katil teröristlerden ekolojik kahraman çıkarma gayretleri beyhudedir. PKK yandaşlarının faaliyetlerini sivil toplum görünümüne sokarak desteklerken, bizim insanımızın camileri, dernekleri, organizasyonları üzerinde baskı kuranlar demokrat değil, en ilkelinden birer faşisttir. Türkiye'ye parasıyla vermedikleri silahları, teçhizatları, savunma sanayi ürünlerini terör örgütüne bilabedel aktaranlar hukuk devleti değil, terör devleti sıfatını hak eder.

Ülkelerinde devşirilen, ideolojik ve fiziki eğitime tabi tutulan teröristlere her türlü kolaylığı gösteren, bizim kendilerine verdiğimiz listelerdeki teröristleri ise takip dahi edemeyenler NATO'ya nasıl bir katkı verebilir ki? Biz önce samimiyet arıyoruz. Ortak güvenlik şemsiyesi içindeki samimiyetin yolu evvelemirde terörle mücadeledeki samimiyetten geçer. Teröriste böylesine pervasızca ve kolayca yol veren bir ülke mi bir tehdit karşısında bizimle ortak mücadele edecek? Terör örgütleriyle bu kadar iç içe geçen bir ülke mi ortak düşmana karşı dirayetli duruş sergileyecek? Bizim güney sınırlarımızı teröristlere karşı korumak için yürüttüğümüz harekatlara 'işgal' diyecek kadar meseleden uzak olanlar mı ortak düşmana karşı yanımızda yer alacak? Hani biz koalisyon güçlerinde beraberdik. Ne oldu? Böyle bir beraberlik var mı? Yok. Bu sorulara tatmin edici, kesin, net cevaplar bulmadan ve bağlayıcı belgeler görmeden tavrımızı değiştirmeyeceğiz.

İşte buradan bir kez daha tekrar ediyorum; güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma kararımızın yeni bir safhasına geçiyoruz. Tel Rıfat ve Münbiç'i teröristlerden temizliyoruz. Ardından da aşama aşama diğer bölgelerde aynısını yapacağız. Türkiye'nin bu meşru güvenlik adımlarına bakalım kimler destek verecek, kimler köstek olmaya çalışacak, göreceğiz."

"ÜMİT EDERİZ TÜRKİYE'NİN GÜVENLİK HASSASİYETLERİNİ ANLARLAR"

Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusundaki yaklaşımının fırsatçılık değil terörle mücadele konusunda ilkeli bir duruş olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Ümit ediyoruz ki hem bu iki ülke hem de onların üyeliği için canhıraş uğraş gösterenler Türkiye'nin güvenlik hassasiyetlerini anlar ve gereğini yapar. Böyle bir durumda bugüne kadar NATO içindeki yükümlülüklerini bihakkın yerine getiren bir ülke olarak biz de üzerimize düşeni yaparız." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Herkesin lafını ettiği, istismarını yaptığı Ukrayna krizinin çözümüne katkılarımız bile tek başına müttefiklerimizin ve dostlarımızın güvenliğine katkıda bulunma konusunda sözümüzün eri olduğumuzun ispatıdır." dedi.

join us icon
SEN DE ARAMIZA KATIL Gücümüze Güç Katalım.