Yükleniyor...

Parti Sözcümüz Çelik, MKYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu

 

Genel Başkan Yardımcımız ve Parti Sözcümüz Ömer Çelik, Netanyahu hükümetinin gerçekleştirdiği eylemlerin, doğrudan savaş suçu ve doğrudan soykırım kapsamına giren bir yaklaşım olduğunu bildirdi.

Çelik, Parti Genel Merkezi'ndeki, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, MKYK'nin açılışında, Gazze konusundaki temasları, durumun ne aşamada olduğu ve nasıl değerlendirilmesi gerektiğiyle ilgili kapsamlı değerlendirme yaptığını söyledi.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın önümüzdeki seçim döneminde MKYK başta olmak üzere bütün birimlerin hazır ve gayretli olmalarını istediğini anlatan Çelik, birimlerin bununla ilgili hazırlıklarını yaptığını dile getirdi.

Ömer Çelik, toplantının bölgesel ve uluslararası gelişmeler üst başlığında, sadece Gazze meselesinin ele alındığını, Türkiye'nin pozisyonunun, temaslarının, şimdiye kadar gelinen noktanın kapsamlı şekilde değerlendirildiğini ifade etti.

Toplantıda, Seçim İşleri Başkanlığının, MKYK'den seçim takviminin açıklanması ve çeşitli aşamalarının belirlenmesiyle ilgili yetki istediğini de kaydeden Çelik, şunları aktardı:

"Bu yetki verilmiştir. MKYK tarafından bu takvimin nasıl işleyeceği, bunun nasıl gerçekleşeceği üzerindeki son çalışmalar tamamlanıp Genel Başkanımızın onayına sunulduktan sonra bir iki gün içerisinde kamuoyuyla paylaşılacaktır. Geldiğimiz noktada fiilen bu MKYK toplantısıyla, bu yetkilerin verilmesiyle, bizim açımızdan seçim dönemi çalışmaları ve takvimi resmen başlamıştır."

Çelik, AK Parti MKYK'si açısından bu çalışmaların resmi başlangıcının, bugünkü toplantı ve teşkilatlara yetki devirleriyle gerçekleştiğini anlattı.

Gazze'de yaşanan insanlık dramını, hem uluslararası siyaset açısından hem uluslararası hukuk açısından hem de insani durum açısından bütün yönleriyle değerlendirdiklerini belirten Çelik, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi 1995'te Srebrenitsa'da yaşanana benzer bir soykırımın yaşandığı, artık herkes tarafından ifade edilmektedir. İlk başta bu ifadeyi Sayın Cumhurbaşkanımız kullandığı zaman çok tekrar eden yoktu, çekingen davranıyorlardı. Ama bugün gelinen noktada görülmüştür ki bu yapılan şey, Netanyahu hükümetinin gerçekleştirdiği eylemler, doğrudan savaş suçu kapsamına giren, doğrudan soykırım kapsamına giren bir yaklaşımdır."

"Kadınları, çocukları hedef alarak bu katliam siyasetini yürütüyorlar"

Çelik, İsrail'in 32 gündür Gazze Şeridi'ni yoğun bir bombardıman altında tuttuğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Doğrudan Hamas ile mücadele ettiklerini söylerken, doğrudan savaş suçu işleyerek kadınları, çocukları hedef alarak, bu katliam siyasetini yürütüyorlar. Maalesef öldürülen, kaybettiğimiz Filistinli kardeşlerimizin sayısı 10 bine yükselmiştir, bunların çoğu sivildir, masum insanlardır. Ve yaklaşık 4 bini çocuk, 3 bini kadınlardan oluşmaktadır. Böyle bir acı, böyle bir trajediyi rakamlarla anmak zorunda kalmak da ayrı bir acı. Fakat ortaya konulan bu katliamın boyutlarını göstermesi bakımından kaybettiğimiz 10 bin kardeşimizin 7 bininin çocuklardan ve kadınlardan oluştuğunu, açık bir şekilde ifade etmek gerekir."

Çelik, binlerce sivilin hayatını kaybetmesi karşısında dünya, uluslararası toplum ve uluslararası kurumların sadece seyirci durumunda olduğunu vurgulayarak, "Peki, Netanyahu hükümetinin bu saldırganlığı fiziki açıdan hangi boyuta ulaşmıştır diye baktığımızda bu saldırılarda şimdiye kadar 55 cami, 3 üniversite, 3 kilise yıkılmıştır. Yine doğrudan sivillerin tedavi gördüğü 16 hastane, 32 sağlık ocağı, 27 ambulans ve 105 sağlık merkezi doğrudan İsrail ordusu tarafından hedef alınmıştır." diye konuştu.

İsrail ordusunun 220 okulu da hedef aldığını aktaran Çelik, "Saldırılarda 40 bin konut tamamen yıkıldı. 220 bin konut ise kullanılamaz hale geldi ve ağır zarar gördü. Tüm bunlar savaş suçu niteliğinde gelişmelerdir. Gazze halkına dönük Netanyahu hükümetinin ortaya koyduğu bu katliam siyaseti, bir soykırımdan başka bir şeyle ifade edilemez hale gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, bütün bu olanlar karşısında yaşadıklarını "dehşet" duygusuyla ifade ettiğine ve doğrudan insanların orada hapiste tutulup, bombaların hedefi olduğunu belirttiğine değinen Çelik, "Ama tüm bu ifadelere rağmen Birleşmiş Milletler hiçbir şekilde sürecin gidişatına müdahil değil. Güvenlik Konseyi'nde Rusya'nın verdiği tasarı, Amerika ve diğerleri tarafından. Amerika'nın verdiği tasarı, bir diğeri tarafından bloke edilerek, maalesef bu tablo ortaya çıkıyor." görüşünü paylaştı.

Parti Sözcümüz Çelik, 121 ülkenin İsrail'e ateşkes çağrısı yaptığını, Bosna ve Srebrenitsa'da yaşananların aynısının yaşandığı bir sürecin ortaya çıktığını belirterek, "Gelinen tablo, uluslararası sistemin artık iflas ettiği bir tablo haline gelmiştir." dedi.

İki devletli çözüm ortaya çıkmadan bu sürecin sona ermeyeceğinin açık bir şekilde görüldüğünü vurgulayan Çelik, şunları dile getirdi:

"O sebeple birinci çerçevede ateşkesin gerçekleşmesi, ikinci çerçevede ise muhakkak suretle iki devletli çözümün ortaya çıkması gerekmektedir. Cumhurbaşkanımızın, İsrail ordusunun savaş suçlarını, uluslararası bu savaş suçlarından sorumlu tutulmasına dönük olarak her türlü girişime destek vereceğini ifade etmesi, bu bakımdan mümkün, önemlidir. Bütün uluslararası toplumu, Cumhurbaşkanımızın bu girişimine destek vermeye davet ediyoruz. İşlenen bu savaş suçları ve insan hakları ihlalleri karşısında sorumluların gereken cezayı alması için uluslararası toplum, gereken inisiyatifi göstermelidir."

Ömer Çelik, "Savaş suçu işliyorsunuz, katliam yapıyorsunuz" dediklerinde, "Siz Hamas'a destek veriyorsunuz" denildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Netanyahu'nun yaptığı şey, sadece katliam siyasetini örtbas etmekten ibarettir. Ve Tevrat'tan alıntılar yaparak, kendi vahşetine dinleri ve dini duyguları alet etmeye çalışıyor. Birileri de çıkıp yine İncil'den alıntı yaparak aynı şeyi söylüyor. Kim ki yaptıkları bu insanlık dışı katliamları meşrulaştırmak için, buna destek bulmak için Tevrat'tan ve İncil'den referans getiriyorsa Tevrat'ı ve İncil'i takip edenlere de saygısızlık yapıyor. Tevrat'ı ve İncil'i de hedef alıyor demektir. O sebeple Tevrat'ın ve İncil'in takipçilerinin, Tevrat'ın ve İncil'in bu katliamlar için bir destek olarak kullanılmasına da en büyük itirazı yapması gerekmektedir."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın, defalarca "Bunu din savaşına çevirmeyin" dediğini hatırlatan Çelik, "Fakat bu şekilde yaparak Netanyahu ve onun Amerika'daki bazı benzerleri meseleyi bir haç-hilal savaşına çevirmek gibisinden bütün dünyayı ateşe atacak bir sorumsuzlukla hareket etmektedir. Allah'tan dünyanın her tarafında onurlu halklar, 'Ellerinizde kan var' diyerek, seslerini yükseltmektedir. O sebeple dünyanın her tarafında bu sesi yükselten bütün insanlara, bütün milletlerden insanlara, sivil toplum örgütlerine şükranlarımızı sunuyoruz." diye konuştu.

Çelik, özellikle Gazze halkına sahip çıkan bütün sivil toplum örgütlerine de teşekkürlerini iletti.

Genel Başkan Yardımcımız ve Parti Sözcümüz Ömer Çelik, "Nazilerin yaptığını, şu anda Netanyahu hükümeti yapıyor. Dünyanın buna bir 'Dur' demesi gerekmektedir." dedi.

Çelik, Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Merkez Karar Yönetim Kurulu'nun (MKYK) ardından basın toplantısı düzenledi.

Gazze'de yaşananlarla ilgili Batı medyasının ve siyasetçilerinin hain bir dil kullandığını ifade eden Çelik, 2021'de işgal ve soykırım sözlüğüyle bu dilde hangi cümlenin ne anlama geldiğini belirttiğini anımsattı.

Bu tespitlerin bugün hala geçerliliğini kuruduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:

"Şimdi size bu işgal ve soykırımı meşrulaştırmak için kullanılan bu dille ilgili örnekler vereceğim. Gazze'deki mazlumların hayat hakkını savunmadan kim 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' diyor. Bu, 'İsrail istediği zulmü yapabilir, istediği soykırımı işleyebilir' demektir. Zaten, 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' diyenler, bununla da yetinmeyip bir adım ötesine götürüp, 'İsrail'e bir kırmızı çizgi önermiyoruz' dediler. 'İstediğin kadar soykırım yapabilirsin, istediğin kadar masum öldürebilirsin' demek istiyorlar. Bu sebeple 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' cümlesi tek başına katliamlara cevaz veren bir cümle haline gelmiştir."

"Çatışma çıktı deniyorsa İsrail sivil halka saldırmıştır"

"İsrail ile Filistinli gruplar arasında çatışma çıktı" cümlesinin de yoğun şekilde kullanıldığına dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:

"Batı medyasında, bu cümleyi okuyorsanız, bilin ki İsrail sebepsiz yere sivil halka saldırmıştır. 'Taraflara itidal tavsiye ediyoruz.' Bunu duyduğunuzda bilin ki İsrail güvenlik güçleri zalimce bir yere saldırmıştır ve ona karşılık verilmemesi için birileri çağrı yapıyordur. 'Onlar size saldırabilir ama siz onlara karşılık veremezsiniz' demektir. Eğer, 'Çatışmada Filistin'de kadın ve çocuklar hayatını kaybetti' diye bir cümle okuyorsanız, bu İsrail güvenlik güçleri kadınları ve çocukları hedef gözeterek öldürmüştür demektir. Bunu böyle yazamadıkları için 'Bir çatışmada Filistin'de kadınlar ve çocuklar hayatını kaybetti' derler."

Çelik, "İsrail bölge ülkeleriyle normalleşme için gayret ediyor" ifadelerinin arkasında İsrail'in Filistinleri yok sayarak bölgeye hakim olmayı amaçladığının anlaşılması gerektiğini dile getirerek, İsrailli işgalcilere "yerleşimci" denilmesinin de söz konusu kullanılan dilin bir parçası olduğunu söyledi.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir diplomasi atağına başlayacak"

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü bir şekilde diplomasi yürüttüğünü vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:

"Dünya halklarının umut verici dayanışması, aynı şekilde 121 ülkenin bu konuyu kınayan bir karar tasarısına imza atması gibi gelişmeler, daha da çok çalışılması gerektiğini, yol alınması gerektiğini göstermektedir. Dünya ateşkes çağrısı yaparken, Amerikalılar insani aralar vermekten bahsediyor. Netanyahu hükümeti, Hamas'ın işine yaramış diye buna bile karşı çıkıyor. Bu siyasetin arkasında Netanyahu hükümetinin Filistin davasını kriminalize etme çabasını görmek lazım. Şu anda bütün uluslararası kurumlar, insanlığın insan haklarıyla ilgili bütün müktesebatı test altındadır.

Avrupalılar, Amerikalılar meseleyi uzaktan seyretmenin meseleyi çözebileceğini zannediyorlar. İsrail'in peşine takılmış gidiyorlar. Oraya ha bire savaş gemisi göndermenin, nükleer denizaltı göndermenin hiç kimseye bir faydası olmayacak. Milyonlarca Afrikalıyı on yıllarca köleleştirenler, 200 bin Cezayirliyi öldürenler, Srebrenitsa'da soykırıma imza atanlar, şimdi aynı yazılımı yeniden işlettiklerinin farkına varsınlar. Nazilerin yaptığını, şu anda Netanyahu hükümeti yapıyor. Netanyahu hükümetinin yaptığı, Nazilerin yaptığıyla aynı şeydir. Dünyanın buna bir 'Dur' demesi gerekmekte. Yoksa insanlığın, bütün medeniyetin kazanımları, bu Netanyahu hükümetini yönetenlerin, bu katliam siyasetinin altında ezilecek, yok olacak."

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın ilerleyen günlerde yeni bir diplomasi atağını tekrar başlatacağını bildiren Çelik, "Bu konuyu en yakın bir şekilde takip ettiğini biliyoruz. İnşallah şu anda Türkiye'nin ortaya koyduğu ateşkes ve arkasından iki devletli çözümün sağlanmasına dönük garantörlük mekanizmasının hayata geçmesi için bütün çalışmalar sürdürülmekte. Ayrıca, Dışişleri Bakanlığımız ve Milli İstihbarat Teşkilatımız muhataplarıyla konuyu görüşmeye, yakından takip etmeye de devam ediyor." dedi.

Genel Başkan Yardımcımız Ömer Çelik, "Gazze'nin boşaltılması demek Netanyahu hükümetinin ve bu zihniyettekilerin Filistin davasını ortadan kaldırması demektir. Buna hiçbir şekilde olumlu bakılamaz, hiçbir şekilde buna müsaade edilemez." dedi.

Çelik, Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından basın toplantısı düzenledi.

Gazze'ye giden insani yardımların son durumuna ilişkin soruya Çelik, Gazze'ye günlük en az 500 tırlık yardımın gitmesi gerektiğini, fakat 32 günde 450 tır yardımın girebildiğini bildirdi.

Çelik, bir günde Gazze'ye girmesi gereken yardımın 32 günde giremediğine işaret ederek, "Türkiye bütün imkan ve kabiliyetleriyle, insani yardımdan sağlık hizmetine kadar her türlü desteği vermeye hazırdır fakat, İsrail tarafı bunu engellemektedir. Düşünün, koskoca bir uluslararası sistem günlük insani yardımın girilmesini bile sağlamaktan aciz duruma düşmektedir." diye konuştu.

Gazze'nin boşaltılması gibi bir şeyin asla kabul edilmeyeceğini belirten Çelik, "Burada 'Ya Gazze'yi boşalttın ya da hepinizi öldürürüz' gibi bir seçeneğin ortaya koyulması, uluslararası sistemin tümden iflas etmesi, barbarlığın hakim olması demektir. Gazze'nin boşaltılması demek Netanyahu hükümetinin ve bu zihniyettekilerin Filistin davasını ortadan kaldırması demektir. Buna hiçbir şekilde olumlu bakılamaz, hiçbir şekilde buna müsaade edilemez." ifadelerini kullandı.

Çelik, Gazze'de olası ateşkesle ilgili soru üzerine, "Zaten Birleşmiş Milletler hiçbir şey yapamıyor. En azından BM Genel Sekteri bunun dehşet olduğunu ifade ediyor ama kurumsal olarak hiçbir şey yapamıyor. İsrail, buna bile tahammül edemiyor. İsrail, kendisi dışında bir sesin duyulmasına tahammül edemiyor. İsrail uluslararası düzeni, hukuku da hedef almaktadır. Belki en yumuşak tonlu açıklamalardan birisidir Genel Sekreter'in açıklaması. İsrail onu bile istifaya davet ediyor. Dolayısıyla burada İsrail'in kendi savunma hakkının olmadığını, Netanyahu hükümetinin başka amaçlar peşinde koştuğunu görmek gerekir." açıklamasını yaptı.

"Netanyahu'nun zihniyetinin DEAŞ'ın zihniyetinden bir farkı yok"

Netanyahu hükümetinin suçlandığı zaman birilerinin bunu antisemitizm olarak gördüğünü ifade eden Çelik, şöyle devam etti:

"Bunun antisemitizmle bir ilgisi yok. Biz antisemitizme karşıyız ve bunu her zaman en güçlü şekilde Sayın Cumhurbaşkanı'mız ifade etmiştir. Şu anda Netanyahu hükümeti Hamas ile mücadele ettiğini söylerken bakın yaklaşık 10 bine yakın kişi hayatını kaybetti. Bunun 4 bini çocuk, 3 bini kadın. Şimdi bütün bunlar örgüt mensubu muydu? Bütün bunlar bir teşkilatın mensubu muydu? Bütün bunlar sivil ve masum insanlar. Boş yere bu suçlamaları yapmayı sürdürmeyi bıraksınlar. Şu anda Netanyahu'nun zihniyetinin DEAŞ'ın zihniyetinden bir farkı yok. Yani bir şekilde işgale, saldırganlığa, soykırım faaliyetlerine karşı çıkan herkesi kriminalize etmeye çalışıyorlar."

Çelik, İsveç'in NATO üyeliği sürecine ilişkin soruyu yanıtlarken hükümet iradesinin yetkiyi TBMM'ye devrettiğini, bundan sonra kararın Meclisin yetkisinde olduğunu söyledi.

Meclisin İsveç'in attığı adımları yeterli buluyorsa onay vereceğini, yeterli bulmuyorsa onay vermeyeceğini kaydeden Çelik, "Dolayısıyla bu değerlendirme süreci ve takvim başlamıştır. Ama Meclisin bütçe ve diğer konularla ilgili acil gündemi var. Takvimi konusunda bir şey söylemem doğru olmaz. Birinci aşamadan ikinci aşama olan Meclise gönderme aşaması başlamıştır. Yüce Meclisin değerli milletvekilleri bunu takdir edeceklerdir." dedi.

"CHP Kurultayı'nda sadece bir koltuk değişimi olmuştur"

Çelik, CHP Genel Başkanlığına Özgür Özel'in seçilmesine ilişkin soru üzerine, "Yeni göreve gelenleri tebrik ediyoruz ama orada herhangi bir değişim görmedik. CHP aynı CHP. Aynı siyasal söylemler, tutumlar herkes tarafından aynen tekrar ediliyor. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu siyasal değişimi taşıyan parti yine AK Parti'dir. Türkiye'de siyasal değişim ihtiyaçlarını gerçekleştiren kadrolar Cumhur İttifakı kadrolarıdır. Bizim gördüğümüz kadarıyla kongredeki CHP aynı CHP. Orada sadece bir koltuk değişimi olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.

join us icon
SEN DE ARAMIZA KATIL Gücümüze Güç Katalım.